ÇANAKKALE'NİN YERLİ ÜRETİM DEĞERLERİ
Coğrafi işaret tescili ile kalitesi, gelenekselliği, yöreden elde edilen hammaddesi ile yerel niteliklere bağlı olarak belli bir üne kavuşmuş ürünlerin korunması sağlanır. Belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri bakımından kökenin bulunduğu yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş ürünü gösteren işarettir. Coğrafi işaret tescili alan ürünlerin tescil edilmesi, üretilen bölgede istihdamın yanı sıra ciddi ekonomik katma değer yaratması açısından da son derece önemli. Çanakkale son yıllarda peşpeşe bölgede yetişen ürünler için Coğrafi Tescil İşareti almak için başvuru atağı başlattı.
ÇANAKKALE’DE 14 COĞRAFİ İŞARET TESCİLLİ ÜRÜN VAR
Çanakkale’de hali hazırda; Ezine Peyniri, Bayramiç Elması, Bayramiç Beyazı, Çanakkale El Halısı, Bozcaada Çavuş Üzümü, Yenice Kırmızı Biberi, Geyikli Zeytinyağı, Bayramiç Tahin Helvası, Bayramiç Zeytinyağı, Lâpseki Şeftalisi, Biga Peynir Tatlısı, Biga Pirinci, Çanakkale Domatesi ve Biga Işıkeli Nohut Kahvesi olmak üzere 14 ürün için Coğrafi Tescil İşaretlenmesi yapıldı. Ayrıca; ülkemizde Kıspet yapan ustaların son temsilcisi olarak Biga’da yaşayan 67 yıldır da Kıspet üreten İrfan Şahin UNESCO tarafından “Yaşayan İnsan Hazinesi” seçilmişti. Biga’da üretilen Kıspetler de kültürel değeri yüksek ürünler arasında yer alıyor.
GMKA UZMANLARI ÇANAKKALE ÜRÜNLERİNİ LİSTELEDİ
Yatırım Destek Ofisi Koordinatörü Candan Şahin ve Uzman Onur Atılgan tarafından hazırlanan “Güney Marmara Yöresel Ürünler Katalogu” hazırlandı. Balıkesir ve Çanakkale illerine ait 85 adet yöresel ürün tek tek ele alınarak tanıtım ve pazarlama potansiyellerine dikkat çekildi. Çanakkale’de kimisi coğrafi işaretlenmiş veya tescillenmiş ürünlerinin yanı sıra birçok Çanakkale’nin bilmediği yada Çanakkale’ye gelen yerli-yabancı turistlerin bilmediği ürünlerde listede yer aldı.
ÇANAKKALE’YE HAS O LEZZET VE ÜRÜNLER
GMKA uzmanları tarafından belirlenen 85 ürün arasında 42 tanesi Çanakkale ve ilçelerinde üretiliyor. Bunların da önümüzdeki yıllar içerisinde Coğrafi İşaret Tescili alacağı, yeterli tanıtımı ve pazarlaması yapıldığı takdirde Çanakkale ve yöreye ciddi ekonomik katkı sağlayacağı tahmin ediliyor. GMKA Uzmanlarınca hazırlanan listede Coğrafi İşaret Tescili alan ürünlerin yanı sıra Çanakkale Seramiği haricinde; Çanakkale Zeytinyağları, ise daha çok insanın görmesi, tatması gereken yöresel ürünler ise şunlar;
Ayvacık Tepme Peyniri: Kültür mirası kabul edilebilecek bir peynir söyleyin deseniz hiç düşünmeden Ayvacık Tepme Peyniri deriz. Ayvacık İlçesine bağlı köylerde bulunan, zengin bitki örtüsüne sahip meralarda yetişen kekik, üçgül, taş yoncası, papatya, çobançantası gibi bitkilerle beslenen koyun ve keçilerin yaz sütlerinin mayalanmasıyla elde edilen peynir, kısa süre için salamuraya konuluyor. Salamurada tuzlanmış olan peynir, salamuradan çıkarılıp elde ovuluyor, isteğe göre peynirin içine çörek otu ekleniyor ve ardından topraktan yapılan testilere tepilen peynirin ağzı asma yaprağıyla kapatılıp toprakla sıvanıp olgunlaşması için en az 6 ay boyunca bekleyeceği toprağa gömülüyor.
Ayvacık Kaymakamlığı ile Çanakkale İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından ortaklaşa yürütülen coğrafi işaret tescil çalışmalarının sonuna gelindiği, tamamen doğal ve geleneksel yöntemlerle büyük sabır ve emekle 2 asırı aşkın süredir üretilen kültür mirası peynir şimdiden yok satanlar listesinde ve siparişe dayalı olarak yapılıyor.
Çanakkale'nin Meşhur Balları: Tarih öncesi çağlardan günümüze dek insanlara eşlik eden, insanların ilk besin kaynaklarından mucizevi besin bal, Çanakkale'nin muhteşem coğrafyasında daha da tatlanıyor ve zenginleşiyor. Yalnızca kısıtlı bir bölgede değil hemen hemen tüm coğrafi sınırlar içerisinde üretilen bal, her bir yörede farklı bir anlam kazanıyor. Örneğin Kazdağı'nın eteklerinde yer alan Bayramiç ve Çan'da, kestane ve meşe ağaçlarının bulunduğu bölgede üretilen yüksek siyah bal antioksidan içeriği sayesinde bağışıklık sistemine olan olumlu etkileri ve kanser hücreleriyle savaşma yeteneği nedeniyle yüksek talep görüyor ve bölge üreticileri yurtdışından da olan yoğun talebe yetişmekte güçlük çekiyor. Biga yöresinde yetiştirilen ve onlarca üreticisiyle ciddi ekonomik bir değer taşıyan Biga balı ise aroması ile fark yaratıyor. Özellikle kara kovan balı olduğunda sağlığa olan olumlu etkileri kat kat artan balın üretimi ve pazarlanması için arıcılar birliği kurulmuş durumda. Organik gıda üretiminde bir marka olan Gökçeada'nın balı da organik, arıların adada doğal olarak yetişen kekiklerden topladığı özlerden oluşan Gökçeada Kekik Balı ise eşi benzeri olmayan, şifa dolu, aromatik bir bal.
Çanakkale Sakız Baklası: Çanakkale'de baharda pişen en lezzetli yemeklerin baş aktörü, protein ve vitamin deposu Çanakkale Sakız Baklası, et tüketmeyenler için çok iyi bir protein kaynağı olduğu gibi A, B2, B6 ve C vitamin içeriğiyle de bağışıklık sisteminin güçlenmesinde ve vücudun kanserle savaşmasında oldukça etkili. Mevsiminde zeytinyağlı ve dereotlu olarak yapılan yemeği ile taze olarak tüketilen bu ünlü sebze, mevsimi dışında da iç bakla olarak tüketiliyor. Meze satan restoranların olmazsa olmazı fava, atalık tohumdan üretilen, Çanakkale'nin verimli topraklarında özel iklim ile hayat bulan Sakız Baklası ile lezzetine lezzet katıyor.
Karabiga Jumbo Karidesi: Çanakkale boğazının hidrolojik yapısı çok sayıda balık türü ile kabuklu ve yumuşakçanın yaşamasına olanak sağlamaktadır. Yalnızca Çanakkale'nin Biga ilçesine bağlı Karabiga beldesinde avlanan, diğer türlere göre iriliği ve lezzetiyle tüketicilerden rağbet gören Jumbo Karidesin coğrafi işaret tescil sürecinin tamamlanmasıyla pazar payının da artması bekleniyor. Yıllık ortalama 60 ton avlanan Karabiga karidesi özellikle yurt dışı pazarında da yoğun ilgi görüyor. Üstelik bölgede 300'lü yıllarda karidesin önemli bir geçim kaynağı olduğu, civardaki antik kentlerde yapılan kazılarda bulunan bazı paralarda bu ürünün figürüne rastlanmasıyla ortaya konulmuş durumda.
Lavanta Yağı: Haziran ve temmuz aylarında yetiştirildiği coğrafyayı şiirsel güzelliğe büründüren lavanta, her yerde olduğu gibi Çanakkale'de de üretimi son yıllarda yaygınlaşan bir bitki. Bitkinin kuru haliyle çayı, koku kesesi yapılırken, lavanta suyu cilt için tonik görevi görmekte ve kozmetik sanayinde her geçen gün yaygınlaşmaktadır. Nemlendirme etkisi ve antiseptik özelliği ile cilt dostu olan lavanta yağı ise son zamanlarda alerjik nedenlerle çamaşır yumuşatıcısı kullanmak istemeyenler için etkili bir koku verici olarak kullanılıyor. Bir litresi ancak 50-55 kilo lavantadan, özel işleme tekniği ile elde edilebilen lavanta yağı, çok kıymetli bir ürün. Çok değerli nihai ürünlere dönüşürken kırsal için önemli bir gelir kaynağı haline gelen, romantik renk morun timsali bu ürün, aynı zamanda ekiminin yapıldığı coğrafyaya turistik bir değer de katıyor ve Gelibolu'da olduğu gibi festivallere konu oluyor.
Limon Kekiği: Çanakkale'nin dünyaya baharat adına bir armağanı varsa o da limon kekiğidir. Adından anlaşılacağı gibi limon aromasıyla bilinen, kekremsi türdeki, uzun yapıdaki bu kekik, Çanakkale'nin mucizevi coğrafyasında doğal olarak yetişiyor ve tam bir vitamin ve mineral kaynağı dolayısıyla şifa deposu oluyor. Çanakkale'nin zengin sofralarında çorbalardan, et yemeklerine ve salatalara dek onlarca çeşit yemekte kullanılan yöresel bu çeşninin çayı da meşhur. Bal ve limon eklediğinizde tam bir şifa kaynağına dönüşen bu çayı, Çanakkale ziyaretlerinizde mutlak denemelisiniz. Gökçeada, Bozcaada'da, Ayvacık gibi tatil yörelerinde, yöre kadınları tarafından satılan limon kekiği deneyenlerin damağında unutulmaz bir lezzet bırakıyor.
Çanakkale Göcesi ve Göce'den Yapılan Lezzetler: Göce, Çanakkale'de kabuğu soyulmuş buğdayın değirmende çok ince öğütülmüş haline deniyor. Köfteden mücvere her türlü yemekte kullanılabilen göce'nin özellikle çorbası ve tatlısı meşhur. Sütlü Göce Tatlısında, göce; süt, şeker, nişasta ve tereyağı ile muhallebi kıvamını alana dek pişirilir ve soğuduktan sonra üzüm taneleri, tarçın ve ceviz eşliğinde tüketilir. Göce çorbası ise domatesli, tarhanalı veya yoğurtlu olarak yapılmakta ve severek tüketilmektedir. Yemeklere ayrı bir tat, kıvam ve besin değeri katıyor.
Çanakkale Tarhanası: Türklerin Orta Asya'da yaşadıkları dönemden bu yana bilinen ve sevilerek tüketilen geleneksel gıdalarının başında Tarhana gelmekte. Normalde su oranının fazla olması nedeniyle saklaması ve taşınması zor olan ancak sıcak, iştah açıcı olarak Türk Mutfağında çok önemli bir yer tutan çorba, Tarhana tekniği ile sınıf atlamış ve kuru hale gelen çorba, saklanabilir ve her mevsim tüketilebilir hale kavuşmuş. Ülkemizde hemen her yörede yapılan ve en önemli kışlıklar arasında yer alan bu çorbanın yapımında çoğunlukla un, domates, kapya biber, kuru soğan kullanılmakta yöresine göre yoğurt, kaymak, süt, yeşil sebzeler, nohut, tarhana otu gibi malzemeler de eklenmektedir. Tarhanaya lezzetini veren en önemli girdiler kaliteli un, domates ve kapya biberdir. İşte Çanakkale Tarhanası tam da bu noktada ayrışıyor. Ünlü Çanakkale Domatesi ile domatesin; Yenice Kapya Biberi ile kapya biberin ana vatanı olan Çanakkale'de ekşi maya ve atalık buğdaylardan elde edilen unlarla, deneyimli kadınların ellerinde yoğrulan tarhanalar bambaşka lezzette oluyor. Son yıllarda kentsel nüfusun hızla artması, özellikle kadınların çalışma yaşamına katılması ve hazır besinlere duyulan gereksinimin artmasıyla tarhanaya ve özellikle de şifa kaynağı olan Çanakkale Tarhanasına olan ilgi artmıştır.
Çiroz: Avlanan balıkları mevsimi dışında tüketmenin en yaygın yöntemlerinden birisi kurutma bir diğeri ise tuzlamadır. Çiroz, bu iki tekniğin birleştirilmesi ile elde edilen yöresel bir lezzet. Çanakkale'nin Gelibolu ilçesinde, Rumlardan kalma tarifle uskumru balığından üretilen Çiroz, aradan yüz yılı aşkın zaman geçmesine rağmen sofraların vazgeçilmezi, Çanakkale'de en ehil balık restoranlarında hazırlanan salata ve mezelerin en aranan malzemesi olmaya devam ediyor. Yağsız ve zayıf döneminde Çanakkale'de tutulan uskumru balıkları bir gün boyunca salamuraya yatırılıyor ve bağırsağı alınıyor. Ardından geleneksel yöntemdeki gibi kuyruğundan iple bağlanarak üzeri tülle örtülü şekilde güneşte kurutularak Çiroz haline geliyor. Çok eskilerde kiloyla satılan bu ürün, üretim hızı talep hızına yetişemeyip daha değerli hale gelmesinden dolayı artık taneyle satılıyor.
Düdük Erişte: Erişte hemen hemen tüm yörelerde hazırlanan temel kışlıklardan birisidir. Un, su, tuz ve bol yumurta ile hazırlanan hamurun ince ince kesilip kurutulmasıyla yapılır tüm erişteler. Besin değeri artsın istenirse içerisine envai çeşit sebzenin püresi de eklenir. Düdük Erişte ise özellikle Ezine ve Ayvacık köylerinde yapılan kıtır kıtır bir lezzet. Bu eriştenin içerisinde de diğer çeşitlerde olan malzemeler var ancak düdük eriştede istenilen kıvama gelene kadar yoğrulan hamur, istenilen incelikte açıldıktan sonra kare biçiminde kesilir, kare parçalar ise köşelerinden kıvrılarak rulo haline getirilir, tepsiye dizilen rulo hamurların üzerine zeytinyağı gezdirilir ve fırında kızartılır. Kızarmış haliyle uzun süre saklanabilen ve sade olarak da çerez gibi veya çorbalarda kıtırlık sağlamak amacıyla tüketilebilen bu eriştenin yemeklere kattığı lezzet bir başkadır. En yaygın tüketim şekillerinden birisi ise tavuk suyuyla ıslatılmış düdük eriştelerin didilmiş tavuk eşliğinde tüketilmesidir.
Ekşi Maya Ekmek: Çok sayıda faydalı vitamin ve mineralin yanı sıra hem bağışıklık sistemimiz hem de bağırsak sağlığımız açısından oldukça faydalı olan prebiyotik ve probiyotikleri bulunduran ekşi mayalı ekmek, Çanakkale'de bir kültür. Çoğunlukla şarap gibi yıllandırılmış, yadigâr mayalar kullanılarak yapılan bu hamur sanatı, Çanakkale'deki köylerde mahalle fırınlarında pişirilir. Bayramlarda imece usulü ile çokça bir arada yapılabildiği gibi her evin ihtiyacına göre evin hanımı tarafından hazırlanan hamur, bu ortak fırında pişirilebilir. Truva Kültür Yolu ile turizme kazandırılan köylerde, köyleri ziyarete gelenlere de satılan bu ekmekler adeta emeğin ve kültürün sembolü. Son zamanlarda mor renkteki doğal meyve ve sebzelerdeki pigmentlerin ayrıştırılmasıyla elde edilen mormiks denilen karışım kullanılarak da yapılabilen ekşi maya ekmekler, rengine renk, sağlığa olan faydalarına fayda katmış durumda. Lezzeti kadar rengi de cezbedici olan bu ekmek, en az klasik ekmek kadar talep görüyor.
Yağlı Buğday Çorbası: Yağlı Buğday Çorbası, yalnızca bir çorba değil, Çanakkale Zaferi'ni hangi fedakârlıklarla elde ettiğimizin de bir timsali. Memleketin yokluk yıllarında yalnızca ekşi maya ekmek, üzüm hoşafı ve yağlı buğday çorbası ile karınlarını doyurabilen şanlı Türk Mehmetçiği canı pahasına korumuş bu toprakları ve “Çanakkale Geçilmez” demişiz göğsümüzü gere gere. Tarihinin simgelerinden olan bu lezzet bu zamana dek Türk milletinin ve Çanakkale halkının yalnızca zihninde yer etmiş olsa da son yıllarda Çanakkale Zaferi'ni anma törenlerinde sembolik olarak ikram edilen bir lezzete dönüşmüş, böylelikle unutulmasına fırsat verilmemiştir. Şimdilerde ise Çanakkale restoranları kendilerine özgü ufak değişimlerle bu şanlı lezzeti sunuyor. Keçi sütü, zeytinyağı ve kemik suyu kullanılarak hazırlanan formu ise beğeni topluyor.
Çanakkale Basma Helva: Çanakkale'nin özellikle köylerinde yapılan basma helvanın en önemli özelliği muhteviyatında zeytinyağı olması ve şeker oranının az olmasıdır. Şerbetlendikten sonra 3 ay, şerbetlenmeden bir yıla yakın süre dayanmasıyla raf ömrü açısından da fark yaratan bu helva, uzun ve zorlu süreçten geçerek sofraya ulaşmanın hakkını veriyor ve eşsiz lezzeti ile damaklara hitap ediyor. Kırsal mahallelerde mahalle sakinlerinin bir araya gelerek imece usulü yaptıkları basma helvanın yapımı tecrübe, emek ve sabır gerektiriyor. Evde kolaylıkla bulunan malzemelerden yapılan helva, temelde zeytinyağı, süt ve unun birleşiminden meydana geliyor. Kaynar şekilde olan zeytinyağı ve süt karışımının içine atılan un, odun ateşinde hamur kıvamına gelene kadar pişiriliyor. Elde edilen hamur soğuduktan sonra kalburda ovularak tekrar un haline getiriliyor ve bakır kazanlarda odun ateşinde sürekli karıştırılarak en az 1 saat kavruluyor. Hazırlanan şerbet, kavrulmuş unlu karışımın üzerine dökülüyor ve elde edilen helva sıkı bir şekilde tepsilere basıldıktan sonra baklava dilimi şeklinde kesiliyor. Atalardan yadigâr bu tatlı geleneği, basma helvanın düğün, cemiyet gibi özel günlerde hala tüketilmesi nedeniyle unutulmadan yaşatılıyor.
Bozcaada'nın Gelincik Reçeli ve Gelincik Şurubu: Mayıs ayında, Bozcaada'yı bir tuval ve bu şirin adayı kırmızıya boyayan gelincikleri de doğanın kattığı diğer renklerin yanında resminizi albenili hale getiren kıpkırmızı bir boya gibi düşünmek yanlış olmaz. Bozcaada'nın topraklarında doğal olarak yetişen, narin ve kadifemsi bu çiçek mayıs ayı boyunca sabahın ilk ışıklarıyla toplanır, bizimle birlikte yıl boyu kalsın diye tazeliğini kaybetmeden aynı gün içinde işlenir ve damaklarda yer edecek lezzetlere evrilir. Çiçeklerin taç yaprakları tek tek elle ayıklanıp çiçeğin siyah kısmı makasla kesildikten sonra kırmızı bölümler geleneksel tarifle reçele veya şerbete dönüşür. Her iki yöresel üründe de kristal şeker, tarçın, limon ortak bileşenlerdir. Bozcaada'nın meşhur gelincik şurubu, adada kahvenin yanına likör bardağında servis edilir. Zahmeti bol, içimi çok zevkli olan bu nefis şurubu içtikçe içmek istersiniz. Narin gelincik yapraklarının damağınızda bırakacağı kadifemsi hisle Bozcaada Gelincik Reçeli ise bordo rengiyle kahvaltı sofralarının en güzel rengidir.
Babakale Bıçağı: Ülkemizin en batısındaki Bababurnu'nun uç kısmında yer alan Ayvacık ilçesine bağlı bir köy Babakale… Turizmiyle, balıkçılığı ile ünlü bu şirin köyün başka bir özelliği daha var bıçakları… Babakale bıçakçılığının tarihi çok eskilere 1700' lü yıllara, Babakale'de o yıllarda Osmanlı tarafından inşa edilen son Kaleye dayanıyor. Kale yapımı bittikten sonra kaledeki askerlerin kılıç, kama ve benzeri silah ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla ilk bıçak ustaları Kazakistan'dan getirilerek, Babakale'ye yerleştiriliyor. Zamanla sayısı yirmiye ulaşan atölyelerde üretilen kılıç, kama ve bıçaklar yalnızca bu beldenin ihtiyacı için kullanılmıyor, buradaki limandan gemilerle, Suriye'den Mısır'a kadar birçok yere gönderiliyor. Ateşli silahların yaygınlaşmasının ardından bu silahlara olan ilgi azalınca atölye sayısı da git gide azalıyor ve zamanla imalathane sayısı 18'den 1'e düşüyor. Kuşaklardır bu işi devam ettiren ve köyde tek bıçak üreticisi olarak faaliyet gösteren üretici sayesinde bu kadim sanat kaybolmaya yüz tutmadan yaşatılıyor. Atalarından gördüğü geleneksel yöntemlerle üretim gerçekleştiren imalathane, şimdilerde yalnızca bıçak üretiyor. Teknolojiden uzak, geleneklere bağlı kalınarak dövme ve krom çelikten üretilen ve üretimi için 3 gün harcanan bıçaklardan almak isteyenler, siparişi verdikten sonra uzun süre beklemek zorunda kalıyor. Kınlı ve desenli olan Babakale bıçakları, sap yapısına göre: kulaklı, kulaksız, kabzalı olarak; büyüklüğüne ve işlevine göre ise: meyve bıçağı, bel bıçağı, avcı bıçağı, kurban bıçağı şeklinde isimlendirilmektedir.
Çanakkale Dallısı: Geleneksel olarak üretilen bir düğün giysisi olan Çanakkale Dallısı, Çanakkale’nin bazı yörelerinde üçe tek ve entari olarak d a anılmaktadır. Geçmişte gelinlik yerine kullanılan bu giysi, günümüzde çoğunlukla kına gecelerinde giyilmektedir. Kendine özgü malzeme ve işleme tekniği ile üretilen söz konusu giysi geleneksel olarak özellikle kayınvalideler tarafından gelinleri için yapılmaktadır. Kayınvalideler ilmek ilmek işledikleri el emeği, göz nuru dallıyı gelinine hediye etmekte ve gelin bu özel giysiyi düğün sonrasında da yadigâr olarak özel sandıklarda saklayabilmektedir. Böylelikle Çanakkale Dallısı birkaç kuşak tarafından uzun yıllar boyunca kullanılabilmektedir. Anadolu’daki genel adı bindallı olan bu özel giysi, Çanakkale’de süsleme tekniklerinden “Zincir işi”, “Düğüm işi”, “Hasır işi”; işleme tekniklerinden ise “Sim sırma tekniği”, “Hıristo teyeli”, “Balıksırtı”, “Düz sarma” teknikleri kullanılarak yöreye özgü motiflerde yapılır. (Aynalı Pazar)