İlçe merkezine 30 km , Gülpınar beldesine 4 km olan Tuzla Köyü'nün kuruluşu 700 yıl geriye gitmektedir. Karesi Beyliği döneminde kurulmaya başlanan köyler, Karesi Beyliği' nin Osmanlı'ya katılmasıyla Tuzla-i Behramiye Sancağı'na bağlanmışlardır.Esas ismi Kızılcatuzla dır, Osmanlı döneminde tüm Biga yarımadası ve bölgenin idari merkezidir. Kızılcatuzlaya Muradhüdavendigar tarafından cami, hamam ve birde medrese yaptırılarak dönemin önemli isimleri müderris olarak gönderilmiş, önemli bir merkez haline getirilmiş,bölgenin ilim merkezi olmuştur.
Tuzla , tarihi eserlerinin yanı sıra dünyanın en önemli jeotermal kaynaklarına da sahip bulunmaktadır.
MURAT HÜDAVENDİGAR CAMİİ VE KÜLLİYESİ
Hüdavendigâr Külliyesi, Tuzla Köyü'ndedir. Cami, medrese ve hamamdan meydana gelmiştir. Cami, 1366 yılında Murat HÜDAVENDİGAR tarafından yaptırılmıştır. Medrese, camiin batısındadır. Dershane ve on odadan meydana gelmiştir. Zamanımıza sadece bir odası ulaşabilmiştir. Ancak, cami şu an faaliyettedir. Hüdavendigar'ın Kızılca Tuzla Camii, eski Tuzla-i Behramiye Sancağı'na giden yolun sağında , şimdiki Tuzla Köyü'nün ise güney kıyısındaki yamacın düzlüğüne inşa edilmiştir.
Camii, ilk devirde çok görülen kare mekanlı ve tek kubbeli ve son cemaat yerine sahip planların bir örneğini teşkil eder. Diğer yandan dört yönde yer alan, duvarların bir ucundan bir ucuna kadar ulaşan ve kubbe altına kadar uzanan sağır kemerlerdeki işçilikte ise, üç sıra tuğla bir sıra taştan -ilk devir özelliği olarak- almaşık sistemin uygulandığı görülür.Camiin, beden duvarlarının kalınlığı 1 metreden fazladır. Dört yanı saran sağır kemerlerden sonra, ilk devirde yaygın bir özellik olan, iki sıra tuğladan balık sırtı Camiin, beden duvarlarının kalınlığı 1 metreden fazladır. Dört yanı saran sağır kemerlerden sonra, ilk devirde yaygın bir özellik olan, iki sıra tuğladan balık sırtı tekniği bir uygulamadan sonra kasnaksız olarak hemen kubbeye geçilir. Kubbe, dört duvar üzerinden mantar gibi bitmekte ve burada kasnağın kullanılmasıyla da ağır bir etki bırakmaktadır. Kubbe, tuğlaya benzeyen bir kiremit tipi ile örtülüdür. Kubbenin tümü üzerinde aydınlatma fenerinin olması ve ilk devirde pek görülmeyen aydınlatma pencerelerinin çok olması dikkat çeker. İki metre boyundaki kapıda Behramkale Camii'nde olduğu gibi Bizans eserlerinden çıkarılan parçalar, kullanılmıştır. Camiin minaresi, yapının kuzeydoğu köşesinin son cemaat yeri ile bitiştiği yerde bulunur. Mekan, sade ve gösterişsizdir.Dört köşede de zemine kadar inen ve kemerlerin oluşturduğu üçgenlerle kubbeye geçilmiştir.Mazgal pencereler iç kısımda daha genişler ve dış kısım ise gittikçe daralır.Bunun sebebi, ışığın iç kısma iyice aksetmesini sağlamaktır.Mihrap ve minber yeni ve sadedir. Camiin iç mekanı defalarca onarım gördüğü ve her defasında kireçle sıvandığı için fazla bilgi vermemektedir. Çanakkale ve yöresinde ilk devir ve orta devir eserlerinden, kitabesi olan ve 600 senedir ayakta duran tek eserdir.