TÜRK SAANEN KEÇİSİ
Türk Saanen keçisi başta Çanakkale Merkez ilçeleri olmak üzere Marmara bölgesinde yetiştiriciliği son zamanlarda yaygınlaşan, yüksek verimli, bölgeye adaptasyonu iyi olan bir ırktır. Bu ırk, saf Saanen keçileri ve bölgede bulunan Maltız (malta keçisi:ada keçisi) ve kıl keçilerinin melezlenmesi ile oluşturulmuştur. Bölgede birinci melez generasyondan (F1 generasyonu) saf Saanen genotipe dek farklı Saanen kan oranlarında melezlerin olduğu tahmin edilmektedir.
Çanakkale’de bu keçi tipinin oluşturulmasına 1980 öncesinde Çanakkale Tarım İl Müdürlüğü’ne bağlı Üvecik biriminde başlanmıştır. Bu amaçla Ege Üniversitesi’nden Damızlık nitelikte Saanen tekeleri getirtilmiş ve bölgeden temin edilen kıl ve maltız keçilerinin kullanılması ile çevirme melezlemelerine başlanmıştır. 1982 de ise “Dünya Kiliseler Birliği” nin Van 100. Yıl Üniversitesi ve Tarım Bakanlığının İldeki ilgili kurumlarına hibe ettiği Saanen ırkı keçiler Üvecik Çiftçi ve Teknik Eleman Eğitim Merkezi’ne getirilmiştir Bu tarihten sonra gerek burada daha önce oluşturulan melez sürüye gerekse saf sürüye saf sürüden elde edilen tekeler verilmiştir. Söz konusu Birim 1995 yılında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’ne devredilmiştir. Üniversiteye bağlı birimde 2001 yılından bu yana söz konusu genotipte yoğun bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü personeli bilimsel çalışmaların yanı sıra hem söz konusu keçinin tanıtımı hem de keçicilik alanında çiftçiye bilgi transferi hizmeti de vermektedir. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü tarafından düzenlenen I. Ulusal Süt Keçiciliği Kongresi’nde alınan kararla Ezine Saanen’i olarak tanınan bu genotipin “Türk Saaneni” olarak adlandırılmasına karar verilmiştir. Çanakkale ili Ezine ilçesi Üvecik köyünde Yahya Çavuş Araştırma ve Uygulama Biriminde bulunan Türk Saaneni genotipinden farklı yaş ve cinsiyetlerde toplam 120 başlık sürü 12 Kasım 2005 tarihinde Çanakkale’nin merkeze 3 km uzaklıkta bulunan Sarıcaeli Köyü yakınlarındaki Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’ne ait Teknolojik ve Tarımsal Araştırmalar Merkezi’ne (TETAM) nakil edilmiştir.
Türk Saaneni’nin genel özellikleri:
· Kıl keçisinin yetiştirildiği koşullarda bu ırkın yetiştiriciliği kıl keçisine nazaran daha yüksek performans sağlanarak yapılabilmektedir. Zira bu ırk saf bir kültür ırkı olmayıp, bölge koşullarına adapte keçilerle bir kombinasyonun sonucu elde edilmiştir. Bu ırkın Ekstansif yetiştiricilik sistemlerinde de yetiştiriciliğinin yapılabiliyor olması, ırkın ne derecede başarı ile kullanıldığının önemli bir göstergesidir.
· Türk Saanen’i keçisi süt beyazı renkten krem beyaza dek değişen tonlarda beyaz rengin hâkim olduğu bir genotiptir. Melezlerde nadir de olsa gri-beyaz tonda alaca formlar da gözlenebilmektedir. Ayrıca melezlerin bir kısmında but çevresinde ve meme etrafında uzun kılların kapladığı bir alanı görmek mümkündür. Irkın temel karakteristiklerinden birisi kulak yapısıdır. Kulaklar kısa, dik ve oldukça hareketlidirler. Kıl ve maltız keçilerinin aksine bu ırkta kıl uzunluğu oldukça kısa ve parlaktır. Deri esnek ve yumuşak olup sütçü bir yapıyı temsil eden niteliktedir. Vücut narin, dişilik özelliklerini gösterir tipte, boyun ince ve uzun, baş narin ve göğüs kafesi geniş ve sağlam yapıdadır. Sağrı eğimi çok düşük olmayıp hafif eğimdedir. Erkek ve dişiler boynuzlu veya boynuzsuz olabilecekleri gibi küpeli veya küpesiz de olabilirler. Uysal olan bu ırktan keçilerin yönetimi kolay olup sürü halinde veya bireysel yetiştirmeye uygun hayvanlardır.
· Sahip olduğu vücut komformasyon özellikleri kıl keçisine nazaran daha iyi bir otlama ve dolaşma yeteneği fırsatı sağlamaktadır. Zira bu ırkın cidago yüksekliği (72 cm) biraz daha yüksek ve meme yapısı, maltız keçilerinin sarkık olan yapısının aksine karına doğru genişleyen, güçlü bağlantıları olan ve meme başları kısmen daha kısa yapıda olan bir formdadır. Bu özellikler ırka çalı vb yerlerde memenin daha az zarar görmesine (yaralanma, çalı çırpıya takılma v.b.) ve makineli sağıma uygunluk açısından üstünlük sağladığından işgücü ve zaman kazandırmanın yanı sıra daha uzun bir süre damızlıkta kalma şansı tanıması bakımından önemli avantajlar sağlamaktadır.
· Türk Saanen’inin döl verimi yüksek olup ilkine tekeye verilme yaşları oldukça erkendir. Üvecik Araştırma ve Uygulama Biriminde yetiştirilen ergin keçilerde ortalama oğlak oranı 1.6 olup bu oran ilkine doğum yapanlarda 1 düzeyindedir. Yine bu merkezde başlatılan bir uygulama ile dişi çebiçler yaklaşık 6–8 aylık yaşa ulaştıklarında tekeye verilmektedirler. Bu uygulama ile yetiştiricilik açısından ekonomik ve yetiştirme hedefli önemli kazanımlar beklenmektedir.
· Türk Saaneni keçilerinin süt verimleri ortalama 500 kg/laktasyon düzeyinde olup bu değerlere yetiştirici koşullarında rahatlıkla ulaşılabilmektedir. Bakım şartlarının iyileştirilmesi ile aynı sürüde 800 kg’a kadar süt üreten hayvanlara rastlanabilmektedir.
· Orman, makilik alan ve çalı yoğun otlaklarda kıl keçisinden yararlanma yeteneğinde olmasının yanı sıra bu ırkın nicel olarak daha az yetiştirilmesi ve sahip olduğu tahmin edilen daha az tahrip edici otlama tarzı ile bu alanlarda daha az tahribat yarattığı düşünülmektedir. Ayrıca bu ırk yerli keçi ırklarına göre daha az hareketli olup entansif yetiştirme koşullarına daha uyumludur.
· Türk Saaneni keçilerde tespit edilen bazı biyolojik özellikler aşağıdaki çizelgede özetlenmiştir.
Çizelge 1. Türk Saanen’i keçilere ait bazı özellikler
Özellik
|
Değer
|
Ortalama Oğlak Doğum Ağırlığı
|
3580 gr
|
Doğumda Göğüs Çevresi
|
37 cm
|
Sütten Kesim Yaşı
|
45 gün
|
Sütten Kesim Ağırlığı
|
14 kg
|
Ergin Keçi Ağırlığı
|
60 kg
|
Ergin Teke Ağırlığı
|
75 kg
|
Ergin Keçi Cidago Yüksekliği
|
72 cm
|
Ergin Teke Cidago Yüksekliği
|
84 cm
|
İlkine Tekeye Verilme Yaşı
|
7–8 ay
|
Keçi Başına Düşen Oğlak Sayısı (Oğlak Oranı)
|
1.6
|
Laktasyon Süresi
|
280 gün
|
Laktasyon Süt Verimi
|
500-650kg
|
0–2 Aylık Dönemdeki Ölüm Oranı
|
%5–6
|
Sütün Yağ İçeriği
|
%3,49
|
Sütün Kuru Madde Düzeyi
|
%9,65
|
Sütün Özgül Ağırlığı
|
1,028
|
SAANEN KEÇİSİ İLE MELEZLEME
Keçiler geviş getiren diğer hayvanlara kıyasla elverişsiz çevre şartlarına daha dayanıklıdır. Meralardan çok iyi yararlanabilirler.
İyi bir süt keçisi yaklaşık on ay sağılabilir ve günde ortalama 2 kg süt verebilir. Bu açıdan süt keçilerinin hiç yemlenmeden, sadece merada beslenmeleri düşünülemez. Çünkü istenilen süt ve döl veriminin elde edilmesi beslemeyle yakından ilişkilidir.
Üreticilerin sahip oldukları, et ve süt verimleri düşük yerli ırk keçileri elden çıkararak, yerine yüksek verimli kültür ırkı hayvanları koymaları ekonomik olmayabilir.
Bu nedenle süt keçiciliğinin geliştirilmesinin esası melezleme çalışmalarına dayanır. Ancak melezleme çalışmalarının başarılı olabilmesi için damızlıkların yüksek verimli hayvanlardan seçilmesine dikkat edilmelidir. Sonraki melezleme çalışmalarına elde edilen melez keçilerle devam edilebilir.
Dünya'da keçi yetiştiriciliğinde yerli ırkların ıslah edilmesi amacıyla en çok Saanen ırkı keçiler kullanılır.
Bunun nedeni Saanen Keçisinin farklı iklim ve çevre koşullarına kolayca uyabilmesidir Böylece bir çok ülkede yerli keçilerin ıslahında Saanen Keçileri kullanılarak yüksek verimli yerli keçi tipleri elde edilmiştir. İyi bakım ve besleme koşullarında 2,5 yaşın üstündeki bir Saanen Keçisi bir sağım döneminde 280-300 gün sağılabilmekte ve toplam 700-900 kg süt verebilmektedir.
Saanen Keçileri İsviçre kökenli süt ve döl verimi yüksek hayvanlardır. Saanen Keçisinin vücudu beyaz veya parlak krem rengi kısa kıllarla kaplıdır. Deri rengi pembemsidir. Omuz, sağrı ve sırt çizgisi üstündeki kıllar daha uzundur. Tekelerin sakal ve yelesinde uzun kıllar oluşmuştur. Tekelerin canlı ağırlığı 75 kğ'a kadar çıkabilmektedir.
Dişilerin vücudu süt tipine uygun zayıf ve ince bir yapıya sahiptir ve canlı ağırlıkları 50 kg civarındadır.
Bacakları düzgün ve sağlam yapılı yol yürümeye elverişlidir. Meme yapısı çok iyi gelişmiş ve vücuda bağlantısı geniş koltuk meme tipindedir. Döl verimleri yüksektir. Çoğunlukla ikiz veya üçüz oğlak verir.
Saf olarak da yetiştirilen Saanen keçileri ülkemizde de yerli ırklarımızın ıslahında kullanılır. Özellikle Ege Bölgesinde kıl keçilerinin ıslahında Saanen Keçisi tekeleri başarı ile kullanılmaktadır.
Saanen Keçisi ile kıl keçisi melezlerinin yerli ırklara göre süt verimi fazla, canlı ağırlıkları ve et kalitesi yüksektir. 300 başlık yerli kıl keçisi sürüsünden elde edilebilecek süt, 50-60 başlık melezlenmiş bir sürüden sağlanabilir.
Melezlerde ikiz doğum oranı yerli ırklara göre daha yüksektir. Elde edilen bu melez keçiler, Saanen tekeleri ile tekrar çiftleştirilerek, daha ileri melezler elde etmek de mümkündür.
Teke Katımı
Teke katım zamanı bölgelere göre değişir. Aşım mevsimi öncesi keçilerin ve tekelerin özel bir yemlemeye alınması faydalıdır. Böylece kısırlık riski azalırken, ikiz ve üçüz doğumların artması mümkün olabilir.
Keçilerde teke katma işlemi "serbest katım" ve "elden katım" olarak iki şekilde yapılabilir.
Serbest Katım
Serbest katım yönteminde 30-35 keçiye ergin bir teke hesabı ile katım yapılır. Eğer teke genç ise, 15 keçiye bir teke hesap edilir.
Elden Katım
Elden katım yönteminde, kayıt tutma imkanı olduğundan hangi dişinin hangi tekeye verileceği bilinir.
Böylece sürünün verimce iyileştirilmesinin devamı sağlanabilir.
Keçilerin gebelik süresi 145-155 gündür. Gebeliğin son 4-6'ıncı haftasında yavrunun gelişimi hızlı olduğu için anneye iyi bakım ve besleme uygulanmalıdır.
Doğum yaklaştığında keçilerin ayrı bir bölmeye alınması tavsiye edilir. Bölme tabanına bol altlık serilir. Doğumdan sonraki 3-5 gün yavruya ağız sütü mutlaka verilmelidir. Oğlaklar ilk iki ay annelerini emer, fazla süt ise sağılır.
Sağımda meme bakımına ve temizliğine gereken özen gösterilmelidir. Sağım sırasında temizlik kurallarına uyarak keçi sütünde istenmeyen kokuları azaltmak yetiştiricinin elindedir.
Ülkemizde keçi sütleri inek ve koyun sütleri ile karıştırılarak işlenmektedir. Keçi sütü kuru madde ve yağ içeriği bakımından inek sütünden geri kalmaz.
Keçilerin barınakları ise gereksinimlerini karşılayacak düzeyde ve mümkün olduğunca düşük maliyetli olmalıdır. Kapalı keçi ağılı yapımında gerekli standartlara uyulmalıdır. Ilıman bölgelerde sundurma tipi ağıllar tercih edilebilir.
Bu konuda üretim yapmak isteyen yetiştiricilerimiz detaylı bilgi almak için Tarım il müdürlüklerine müracaat edebilirler.
KOYUNLARDA DAMIZLIK SEÇİMİ
Hayvancılıkla uğraşan işletmelerde, kâr oranını doğrudan etkileyen faktörlerin başında damızlık seçimi gelir.
Verimleri yüksek damızlıkların fazla bulunduğu sürülerde, benzer çevre koşullarına sahip diğer sürülere oranla, birim başına daha yüksek verim alındığı ve böylece işletmenin gelirinin arttığı bilinmektedir.
Hayvan başına verimin artırılması için yapılan çalışmaları iki gurupta toplamak mümkündür. Bunlardan ilki çevre şartlarının iyileştirilmesi, ikincisi ise sürüde verimi yüksek damızlıkların bulunmasıdır.
Daha açık bir ifade ile; süt ve et yönü ön planda tutulan bir koyun sürüsünde; işletmenin gelirinin artırılmasında; uygun bakım-besleme, meradan usulüne uygun yararlanma, koruyucu önlemlerin alınması gibi iyileştirilmiş çevresel şartların yanında, işletmede kullanılan damızlıkların isabetli seçilmesinin de büyük rolü vardır.
Damızlık; gelecek yeni nesil döl gurubunda ebeveyn olma şansı tanınan hayvandır.
İşletmenin kârlılığını etkileyen, kısaca çevre ve kalıtsal yapı olarak adlandırdığımız bu iki faktörden kalıtsal yapının daha önemli olduğu söylenebilir. Çünkü, bakım-besleme başta olmak üzere, çevre koşullarının verim üzerine etkisi kısa zamanda ortaya çıkarken, sürüde kalıtsal yapının iyileştirilmesi daha uzun zaman alır.
Ancak, olumlu çevrenin etkisi ile verimde sağlanan artış, hayvanın kalıtsal yapısı tarafından sınırlandırılır.
Çevre koşulları ne kadar iyileştirilirse iyileştirilsin, örneğin İvesi cinsi koyundan, Merinosun yapağısına eşdeğer kalitede yapağı alınması mümkün değildir.
Yalnızca çevre faktörlerinin olumlu etkisi nedeniyle yüksek verim gösteren bir İvesi koyununun sahip olduğu bu üstünlüğü döllerine aktarması söz konusu değildir.Ebeveyn vasıtasıyla, döllere aktarılan genlerdir. Herhangi bir özelliği doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen genlerin ortaya çıkardığı toplam değer, hayvanın kalıtsal yapısı yani genotipi olarak adlandırılabilir. Ancak kalıtsal yapının etkisinin tam olarak görülebilmesi de, o hayvana sağlanan çevre ile yakından ilişkilidir. Sürüde, kalıtsal yapı değeri yüksek bir koyunun, laktasyon döneminde, sahip olduğu verim özelliklerine uygun süt verebilmesi için ön koşul, bakım beslemenin iyi yapılmış olmasıdır.
Çevre koşullarının iyileştirilmesine paralel olarak yürütülmesi gereken genotipik ıslah, damızlık seçilmesi ve bunların gelecek döl kuşağına katkıda bulunmalarının sağlanmasıyla gerçekleştirilir. Bu süreci ‘Seleksiyon’ yani damızlık seçimi olarak adlandırmak mümkündür. Kısaca hayvancılıkta kalıtsal yapı ıslahı, ancak damızlık seçimi ile sağlanabilir.
Damızlık seçiminde başarı, üzerinde durulan özelliğin kalıtım derecesi, seçilenlerin üstünlüğü ve döllerinin sayısıyla yakından ilişkilidir.
Seçimde doğrudan damızlıktan saptanan veriler kullanılabildiği gibi, hayvanın ebevynlerine ait bilgilerden de yararlanmak mümkündür. Damızlık seçiminde sağlanacak ilerlemenin bir unsuru da seleksiyon üstünlüğü yani damızlığa ayrılanların sayısıdır. Birçok türde olduğu gibi koyunlarda da erkekler tarafından sağlanan seleksiyon üstünlüğü, dişiler tarafından sağlanana göre oldukça yüksektir. Bunun nedeni bir koyunun, yeni kuşakta bir ya da iki kuzusu olurken, bir koçun o kuşakta 25-80 dölü bulunabilir. Bu durum sürüde hemen hemen her kuşakta eşit sayıda olan erkek ve dişi kuzulardan farklı oranlarda damızlık seçilmesi anlamına gelir.
Yeni kuşakta elde edilen dişi kuzuların hemen tamamı damızlık olarak ayrılırken, erkeklerden % 4-5 i damızlık olarak ayrılır.
Yetiştiricinin, doğal olarak kendi koşullarında yüksek verimli hayvanlarının döllerinin sayısını artırarak, sürünün kalıtsal değerini, yükseltme çabasında olması beklenir.
Bu çabanın başarılı olması, üzerinde durulan özelliklere ait değerlerin tespit edilmesine, hayvanların benzer şartlarda karşılaştırılarak damızlık değerlerinin isabetli tahminine bağlıdır ve elde edilen başarı da fenotipte yani hayvanın dış görünüşünde oluşan değişim ile ölçülür.
İlk aşamada her hayvan için damızlık değerinin tespit edilmesi gerekmektedir. Sürüde bireylerin damızlık değerlerinin belirlenmesinde, üzerinde durulan özelliğe ait dış görünüşü ve verim ile ilişkisi olduğu düşünülen çeşitli gözlemlerin, ölçümlerin tespit edilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçla, sürüde koç ve koyunların damızlık seçimine esas teşkil edecek olan soy kütüğü, şecere ve verime ilişkin kayıtların düzenli ve sağlıklı olarak tutulması zorunlu olmaktadır.
Çoğunlukla sürü yönetiminin hakim olduğu ve belirtilen kayıtların tutulmadığı koyunculuk işletmelerinde, damızlık seçiminde dış yapı özellikleri ve gelişme durumuna bakılır. Ancak unutulmamalıdır ki, farklı kalıtsal yapıları, dış görünüşlere göre tespit etmek oldukça zordur. Hayvanın tespit edilen verimlere göre yapılan damızlık seçimi de, her zaman doğru değildir. Ama kayıt tutulmayan, ya da yeni kurulan sürülerde, başlangıçta iyi kalıtsal yapılı hayvanların tespit edilmesi amacıyla, hayvanlarda saptanan dış görünüş değerleri, sağlam dış yapı, sağlam meme ve tırnak, vücudun yapağı ile örtülme derecesi gibi fiziksel değerlendirmelere başvurmaktan başka çare yoktur.
Koyunculukta, damızlık seçiminde en etkili yolun kayıtlı yetiştiriciliğin yapılması ve özellikle koçların yavru verimlerinin dikkate alınarak değerlendirilmesi olduğu kabul edilmelidir. Bununla birlikte damızlık seçiminde koyunlarda dış yapıya bakarak bazı hususlara dikkat etmek gerekir.
-Sütçü Koyun ırklarında, yapının biraz daha küçük ve zarif olması istenmesine rağmen, genelde başın anormal büyük ya da küçük olması tercih edilmez. Çünkü kaba bir yapı ve büyükbaş düşük verime işarettir.
- Boyunun üst çizgisi düz ve vücutla bağlantısı uygun olmalıdır. Koçlarda boyun biraz daha kısa ve kalındır.
- Göğüsün ise genelde geniş ve derin olması istenir.
- Sırt düz ve sağlam olmalıdır. Kas gelişimi iyi olmayan çukur sırt arzu edilmez. Sırt etçi koyunlarda dolgun, sütçülerde ise daha yüksek ve kemikli durumdadır.
- Bel özellikle etçi koyunlarda düz kuvvetli ve bol etlidir.
- Sağrı uzun geniş ve etli olmalıdır. Sağrının düşük olması arzu edilmez.
- Karın aşırı sarkık olmamalı ve karın alt çizgisi düz olmalıdır.
-Bacaklar düzgün duruşlu ve kuvvetli olmalıdır. Sütçü ırklarda bacak daha uzun ve kuru olur.
-Cidago özellikle sütçü ırklarda dar ve yüksek durumdadır.
-Kulak, kalın ve sıkı derili olmalıdır. Kulak sağlam yapıyı belirler. Uzun kulağın ise süt verimine işaret ettiği kabul edilir.
- Derinin aşırı kalın ya da gevşek olmaması gerekir. Süt hayvanlarında kemik yapısının ince, memelerin hacimli ve bezel meme yapısında olması istenir. Meme başı sayısının ikiden fazla olması süt verimine işaret etmez.
Üreticilerin koyun sürülerinin verimlerini arttırmak için damızlık seçimine gereken özeni göstermeleri gerekir.
DAMIZLIK SÜT SIĞIRLARININ BAKIM VE BESLENMESİ
Hayvansal üretimin önemli bir kolunu oluşturan damızlık süt sığırları ve yavrularının bakımı ve beslenmesine gereken özen gösterilmelidir. Böylece daha fazla ürün elde edilerek kârın arttırılması sağlanmış olur.
SAĞMAL İNEKLERİN BAKIM VE BESLENMESİ
Günlük sağım sayısı işletmenin iş gücü ve ineklerin verim düzeyine bağlı olarak değişir. Genel uygulama günde iki sağımdır. Yüksek süt verimli ineklere sahip işletmelerde günde 3 kez sağım yapılır. Günde iki sağım yapmak için en uygun zaman aralığı 12 saattir. Eğer bu sağlanamıyorsa iki sağım arası en fazla 16 saat, en az ise 8 saat olarak düzenlenebilir.
Süt ineği yetiştiriciliği günümüzde mera şartlarından ayrılarak, tamamen ahır şartlarında yapılmaktadır. Bu nedenle ahırın fiziksel şartlarının tam anlamı ile yeterli olması gerekir. Ahırlar yoğun gaz birikiminin kolayca tahliye edileceği şekilde inşa edilmelidir. Ahırdaki zararlı gazları dışarı atmanın, hayvanlara ihtiyaçları kadar temiz hava sağlamanın ve ahır içindeki rutubeti azaltmanın en iyi yolu havalandırmadır. Bu nedenle yetiştiricinin hayvanların üşüyeceği korkusunu kafasından atması gerekir.
Normal olarak süt sığırlarının rasyonları % 60 kesif yem, %40 kaba yemdir. Bir ineğin günde tüketeceği kaba yem miktarı canlı ağırlığının % 2,5 – 4,5‘u kadardır. Günlük silaj yemi tüketiminin 30- 35 kg’ı aşmamasına dikkat edilmelidir. Günlük kesif yem miktarı ise vücut ağırlığının % 2-3’ü kadardır.
İneklerin doğumdan sonra başlayan laktasyon dönemi 285-305 gün sürer. Laktasyon döneminde ineklerin beslenmesine ayrı bir özen gösterilmesi gerekir. Doğumdan sonra süt ineklerine özellikle kaliteli kaba yem yedirilmelidir. Karlı bir işletmecilik için mümkünse kaliteli kaba yem, işletmede üretilmelidir. Eksik kalan yem ise işletme dışından temin edilebilir.
GEBE İNEKLERİN BAKIM VE BESLENMESİ
Sığırlarda gebelik yaklaşık 280 gün devam eder. Gebeliğin bilinmesi özellikle kuruya çıkarma ve doğurma zamanının tespiti ve sürüde uygulanacak bakım ve beslemenin kararlaştırılması açısından önemlidir. Doğumu yaklaşan inekler sakinleşir ve hareketleri yavaşlar. Meme, özellikle düvelerde çok büyür ve gerginleşir. Doğumuna bir hafta kaldığı tahmin edilen inekler işletme içinde bu amaçla kullanılabilecek doğum bölmesine alınmalıdır. Doğum bölmesi 12-16 m 2’lik, aydınlık ve göz önünde bulundurulabilecek bir alan olmalıdır. Bölme temiz ve dezenfekte edilmiş olmalıdır. İnek doğum yapana kadar bağlanmamalıdır.
Gebeliğin ilk aylarında, yem rasyonlarının yüksek değerlerde besin maddeleri kapsaması gerekmez. Yaşama payının biraz üzerindeki besin değerleri yeterli olur. Gebelik ilerledikçe rasyonların besin maddesi kapsamı artış göstermelidir. Gebeliğin 5. ayında ortalama 5 kg süt verimine eşit, 7. ve 9. ayında ise 7-10 kg süt verimine eşit değerlerde beslenmelidir.
Bunun için örnek bir besleme programı şu şekilde olabilir.
İnek gebeliğinin ilk üç ayında;
Merada doyasıya ve günlük 1-1,5 kg kesif yem veya 4 kg kuru yonca, 10-15 kg silaj yemi, 1 kg ise kesif yem şeklinde beslenebilir.
Gebeliğin 5. ayında ise;
5 kg yoncalı kuru ot, 15 kg mısır silajı, 2 kg karma yem şeklinde bir besleme uygulanabilir.
KURUDAKİ İNEKLERİN BAKIM VE BESLENMESİ
Kuruya çıkarılan inekler mümkünse ayrı olarak barındırılmalıdır. Mastitis problemi olan ineklerin tedavilerine ağırlık verilmeli, sağmal ineklerden ayrılarak temiz bir bölmeye alınmalıdır. Eğer böyle bir imkan yok ise temizliklerine daha fazla özen gösterilmelidir.
İnekler doğumdan 2 ay önce mutlaka kuruya çıkarılmalıdır. Gebeliğin 7. ayından itibaren kurudaki inekler günde 8-10 kg süt verecek düzeyde beslenmelidir.
Böylece inek sonraki laktasyonda en iyi süt verimine hazırlanırken, sağlıklı bir buzağı da doğurmuş olacaktır.
Doğuma bir hafta zaman kala yedirilecek yemin miktarı hacimce azaltılmalı, gaz yapıcı yemler yedirilmemelidir. Kaliteli kuru ot, hasıl mısır, iyi kalite çayır otu gibi kolay hazmedilen yemlerden yararlanılmalıdır. İneklere, kuruya alındıktan sonra 2-3 hafta kesif yem verilmemeli, besleme sadece kaliteli kaba yemlerle yapılmalıdır. Doğuma 1 ay kala hayvanın yağlanmasını önlemek için, günde 3,5-4 kg geçmeyecek şekilde kesif yem verilmeye başlanmalıdır. Gebe ineklerin, vitamin ihtiyacını karşılamak üzere kuru dönemin başında ve sonunda olmak üzere özellikle A vitamini takviyesi yararlı olur.
Buzağıların Bakım ve Beslenmesi
Gebe inek, doğuma yakın steril bir bölmeye alınır.
Yeni doğan buzağı dış çevreyle, bu ortamda tanışır. Buzağı doğumdan 15-30 dakika sonra ayağa kalkar ve meme aramaya başlar. Memeler temizlenip kontrol edildikten sonra buzağının emmesine yardımcı olunmalıdır. Buzağıların büyük bir kısmı doğumdan 1 saat sonra yardım olmaksızın analarını emebilirler. Buzağıların beslenmesinde çok önemli bir yeri olan ağız sütü yani Kolostrum, ineğin doğumdan itibaren ilk 4 gün süresince verdiği süttür.
Buzağıların doğumu izleyen en kısa sürede ağız sütü içmeleri gerekir. Ağız sütü içinde taşıdığı bağışıklık maddeleri nedeni ile buzağının bakteriyel hastalıklara dirençli olmasını sağlar. Yalnız bu yararın sağlanması buzağının ilk 24 saat özellikle de ilk 6 saat içerinde yeterince ağız sütü içmesine bağlıdır. Ağız sütünün sindirimi kolaydır ve normalden % 40 daha besleyicidir. Ayrıca ishal yapıcı etkisi olan ağız sütü, ana karnında iken buzağının sindirim sisteminde biriken kalıntının atılmasını kolaylaştırır.
Doğumdan sonra buzağının siyaha yakın renkte jelimsi bir dışkı çıkarması ağız sütü içtiğinin göstergesidir. Anaya iyi ve kaliteli yeşil yem sağlanmışsa ağız sütü A vitamini bakımından zengindir. Buna rağmen buzağıya ilk 12-24 saat içinde enjeksiyonla A,D,E vitaminleri verilmelidir. Buzağıya içirilecek ağız sütü miktarı toplam ağırlığının % 6’sı civarında olmalıdır.
Buzağının sütten kesildikten sonra günlük 450-600 gr canlı ağırlık artışı kazanması için günlük 0,5 - 1 kg. kuru yonca otu ve 1-1,5 kg buzağı yemi tüketmesi gerekir. Süt kesiminde arzu edilen bu düzeye ulaşılabilmesi için buzağının önüne ikinci haftadan itibaren serbest olarak iyi kaliteli yonca otu, buzağı başlangıç yemi ve içme suyu mutlaka taze olarak verilmelidir. Buzağı başlangıç yemi; 1. haftadan itibaren 12. hafta sonuna kadar, buzağının önüne konulması gereken sindirilebilirliği yüksek kesif yemdir. Eğer yemler işletmede üretilecek ise yemin kalınlığı pratik olarak bulgur inceliğinde olmalıdır. Ayrıca lezzetini artırmak ve tozumayı önlemek için % 5 kadar melas katılmalıdır. Eğer yem piyasadan temin ediliyor ise pelet yem tercih edilmelidir.
Süt kesiminden sonra da buzağıların bakımına özen gösterilmelidir. Süt kesiminden sonra 2-3 hafta daha buzağı büyütme yemine devam edilmesi süt kesim stresini biraz daha azaltmaktadır. 3-6 aylık yaş grubunda bulunan buzağılarda 550-650 gr canlı ağırlık artışı sağlayabilmek için günde 2 kg kaliteli kuru yonca otu ve 1,5 kg buzağı büyütme yemi beslemede kullanılmalıdır.
Tüm hayvanların özellikle de genç hayvanların barınakları temiz, havadar ve güneş görecek şekilde olmalıdır. Hayvanların vücut gelişiminin normal olması için mutlaka meraya çıkarılmalıdır.
DANALARIN BAKIM VE BESLENMELERİ
Sütten kesilen erkek hayvanlar gruplar halinde barındırılmalıdır. Bu hayvanların barındırılacağı bölmeler yeterli yemlik ve suluğa sahip olacak şekilde oldukça basit yapılmalıdır. Bunun için en uygun barınaklar yarı kapalı sundurmalı ahırlardır. Bu tip ahırların hem inşaat maliyeti hem de işçilik ihtiyacı düşüktür. Bu barınaklar için;
Her bir hayvan için büyüklüğüne de bağlı olarak 30-60 cm'lik yemlik uzunluğu yeterlidir.
10-15 hayvan konulan bir bölme için bir adet suluk yeterlidir.
Yemliklerin hayvanlar tarafında kalan kısmına 1,5-2 metre genişliğinde beton bir zemin yapılması faydalıdır.
Genç hayvanlar bağlanmamalı serbest olarak büyütme sistemi üzerinde durulmalıdır.
Bu dönemdeki danalara canlı ağırlıklarına göre yemleme yapılmalıdır. Yemlemede mümkünse Mısır Silajı, kesif yem ve Yonca, Çayır ve fiğ gibi kaliteli kaba yem kullanılmalıdır.
DÜVELERİN BAKIM VE BESLENMESİ
Kültür ırkı erkek ve dişileri için ergenlik çağı 6-8 aydır. Bu dönemde erkek ve dişi buzağıları birbirinden ayırmak gerekir. Düvelerin çok erken yaşta doğum yapmaları istenmez. Hayvanın hem kendisine hem de buzağısına zarar vermeyecek dönemde doğum yapması arzu edilir.
Bu dönem belirli bir yaşın yanında yeterli canlı ağırlığa ulaşması gereklidir. Düveler normalde en az 15 aylık ve yaklaşık 375 kg canlı ağırlığa ulaştığında damızlık olarak kullanılabilirler. Damızlık adayı dişilere aşırı veya yetersiz besleme yapılmamalıdır. Düvelerin canlı ağırlık artışı günde 650-700 gramı geçmemelidir. Düvelere verilecek kesif yem miktarı, hayvanın yaşı ve kullanılan kaba yemin kalitesine göre belirlenmelidir. Kaliteli kaba yem kullanılması halinde 1,5-2,5 kg kesif yem yeterli iken; kalitesiz kaba yem ile beslemede bu miktar 3-3,5 kg’a kadar artırılmalıdır.
Düvelerin beslenmesine örnek bir rasyon şöyle olabilir.
3 kg yonca, çayır, fiğ gibi Kuru ot
8 kg mısır silajı
1,5 –2 kg kesif düve yemi
|
|
|
|
|
|
"TÜRKİYE’DE SÜT KEÇİSİ YETİŞTİRMEK " |
|
|
|
|
|
|
Hayvancılık sektörünün son on yıl içindeki trendine baktığımızda keçicilik sektörünün altın çağını yaşadığını söylemek yanlış olmaz sanıyorum. Her ne kadar elimizde baltalarla dağ köylerindeki kıl keçilerinin peşinden koşsak ta (!), buralarda yaşayan ve yerli halkla azda olsa iletişimi olan herkes, çözümün yine hayvancılığın makus kaderli bu dalında olduğunu bilir. Hani derler ya “benim en iyi bildiğim türkü”, evet benim en iyi bildiğim türküdür keçicilik. Bu günlerde keçiden elde edilen ürünlere telep çok fazla ve kazancı oldukça yüksek. Çünkü keçi sütü gerçekten anne sütüne çok yakın değerde ve kendine has özelliklerinden dolayı özellikle peynir, dondurma, tuzlu yoğurt gibi bazı özel ürünlerin hammaddesi. Hatta yurt dışında bazı “SAĞLIK MARKETLERİNDE (HEALTH SHOP)” hasta ve bebeklerin beslenmesi için kullanılıyor, dahası keçi peyniri lüks tüketim maddeleri arasında ve özel yöntemlerle üretilen peynirler inek yada koyun peynirinin 2 ile 10 katı daha yüksek fiyata satılabiliyor. İşin ticari boyutu böyle ama gerçekleşme olasılığına baktığımız zaman, öncelikle sizin keçiye verdiğinizin karşılığını alabilmeniz, ancak bunu yapabilecek yetenekte olan keçilerle çalışmanızla mümkün olabilmektedir. Bir moda var bugünlerde, hani keçicilikte moda olurmu dediğinizi duyar gibiyim. Oluyor ne yazıkki, günde en az 10 kişi arıyor; “ ben Saanen yetiştirmek istiyorum, damızlık nerden bulabilirim” diye.... Saanen bir keçi ırkı ve anavatanı İsviçre. Son yıllarda Türkiye’nin batısında bazı işletmelerde başarılı olarak yetiştirilmektedir. İşte ben konunun bu kısmından giriş yapmak istiyorum, yani DAMIZLIK meselesinden...
Geçtiğimiz yıl bir proje için damızlık materyal arayışına girmiştim. Önce internetten başladım, daha sonra direkt bağlantıya geçtim. Sonuç ne mi??? ŞOKK...
Saanen keçisi diye yüksek fiyatla pazarlanan keçilerin birçoğu maalesef Saanen değiller, saf olanı o kadar az ki. Kime sorasanız saf, hiç katışıksız keçiler ama işin temeline indiğiniz zaman, o fahiş fiyata satılan damızlıkların hepsinin maalesef saf olmadığı ve kendilerinden beklenen verimi vermediklerini dehşetle görüyorsunuz. Hani eşeği boyayıpta satmak tabiri vardır ya tam olarak bu durumu yansıtıyor. Başka bir gerçek, aslında saf olmadıkları da iyi, çünkü saf keçilerin her iklim koşulunda aynı şekilde verimli olmaları mümkün değil. Bırakın verim vermesini kendi yaşayamıyor, hadi onu becerdi diyelim yavrularının hiçbirisi 3. ayını göremiyor. Sonuç ne oluyor? Koca bir fiyasko ve hayal kırıklığı.... Şunu birkez daha vurgulamakta yarar var : SAANEN adaptasyonu iyi, süt ve döl verimi yüksek bir keçi ırkıdır. Ama bir okadar da seçicidir, özellikle sıcak ve nemli koşullarda yetiştirmek için öncelikle gereksinim duyduğu ortamın sağlanması gerekmektedir. Aksi takdirde, bırakın verim vermesini yaşatmanız bile mucize olabiliyor. İşte bu noktada işin ekonomisi devreye giriyor ve evdeki hesap çarşıya uymuyor. Benim itirazım; Saanen keçisi yetiştirmek istiyorum diyenlere, gelin bu soruyu süt keçisi yetiştirmek istiyoruma dönüştürelimmi? Saanen de olabilir yada diğer keçi ırkları da düşünülebilir. Çünkü bilimsel çalışmalara dayanarak bazı lokal keçilerin verimliliğinin özellikle ekstrem iklimlerde Saanenlerden daha yüksek olduğunu söylebiliyoruz. Bu nedenle öncelikle şunu akılda iyi tutmak gerekir: SÜT KEÇİCİLİĞİNDE MODA OLMAZ.. Ege bölgesinde sorunsuz olarak yetiştirilen ve verimli olan keçiler Çukurova’da yada Karadeniz’de de başarılı olarak, ekonomik olarak yetiştirilemez. Bölgesel projeksiyon gerekiyor. Yani eğer hedefimiz karlı bir hayvancılık ise bizim yaşadığımız bölgeye uyabilecek keçilerle çalışmamız gerekmektedir. Sadece keçi değil tüm tarımsal faaliyetlerde geçerli bir durumdur bu. Önümüzdeki yıllarda dünyamızın daha da ısınacağı dikkate alınırsa, özellikle sıcak ve nemli iklim koşullara uyum konusu, daha da ciddi boyutlarda karşımıza çıkacaktır. Bu nedenle benim kişisel görüşüm, verim düzeyi hiçte azımsanmayacak lokal bazı keçi tiplerine de şans vermek ama fidanlarla, ormandaki ağaçlarla besleyerek değil. Özetlersek, başarıya giden yol; DOĞRU IRK ve DOĞRU YETİŞTİRME METODU seçiminden geçiyor. Belki bu gerçekleşirse bundan yirmi sene sonra da “BEN SÜT KEÇİSİ YETİŞTİRMEK İSTİYORUM” diyen yetiştiriciler tarafından telefonlarımız çaldırılmaya devam edebilecektir...
|
|
|
|