Ana Sayfa         Hakkımızda        HAVA DURUMU        RADYO-TV        İletişim

Kategoriler
İstanbul Hal Fiyatları


TUZLA KÖYÜ


TUZLA TARİHİ


HARİTA-COGRAFİ YAPI-İKLİM-NUFUS-TANITIM

Ulaşım haritası


Bölgenin uzaydan görünümü


TUZDAĞI


DOGAL ZENGİNLİKLER


TARİHİ ZENGİNLİKLER


TUZLA RESİMLERİ


YEREL ADETLER-YEMEK-MÜZİK

Köy Hayırları


Deve güreşi


Tuzla Deve Güresi


KOMŞU KÖYLER


Çanakkale’nin Yöresel Ürünleri


EĞİTİM

Tuzla İlköğretim Okulu


Küçüklere tavsiye siteler


ZİRAAT-HAYVANCILIK

Faydalı ziraat linkleri


Ziraat Yardımcısı


Ziraat Hatıraları


LİNKLER


PRATİK BİLGİLER


TUZLA OVASI


ÇANAKKALE SAVAŞLARI HATIRASI

Fatihin Topları


TUZLADAN HATIRALAR


ESKİ ÇANAKKALE HATIRALARI


SAMSUN AYVACIK


KIZILCATUZLA BÜYÜKLERİ


  Anket
Sitemizin tasarımını nasıl buldunuz ?
     Anket Sonuçları

  Sayaç
Şu An 1524
Tekil
Bugün 63
Toplam 63
Sayfa Görüntülenme
Bugün 185
Toplam 1179491


Saglık ve ilkyardım

   İLK YARDIM İÇİN ECZA DOLABI
    Dikkat: Evlerdeki ecza dolapları, eskimiş veya yarım bırakılmış ilaçların rastgele doldurulduğu bir kutu olmamalıdır. Anne için doktor tarafından verilen bir ilaç, aynı maksatla babaya veya çocuklara verilemez. Kime, nasıl bir ilaç verileceğine ancak doktor karar verebilir. Prospektüsü kaybolmuş, kullanma tarihi geçmiş, herhangi bir sebeple yarım bırakılmış ilaçları asla ecza dolabına koymayınız. Hele sağa sola hiç koymayınız. Bir işinize yaramayacağına göre çöpe atıp evden uzaklaştırınız.
    ECZA DOLABINDA NELER BULUNMALI?
    Bir kaza sırasında, doktor yetişinceye kadar, kazanın meydana getirdiği zararı en aza indirmek veya gecikme sonucu vuku bulması mümkün tehlikeleri bertaraf etmek için yapabileceğimiz ilk müdahaleler gerçekten çok önemlidir. Bu müdahalelerin neler olabileceği, kazanın cinsi ve şekline göre, ayrı ayrı yeri geldikçe anlaşılır bir dille izah edilmiştir.

    Şimdi, ilk yardım sırasında kullanmak üzere dolabımızda bulunması gereken ilaç ve malzemeyi sıralayalım:
* Amonyak (100 cc. lik bir şişede)
* Hind yağı (mushil olarak, 200 cc. lik bir şişede)
* Karbonat veya karbonatlı su (antiseptik madde olarak, 200 cc. lik bir şişede)
* İpeka şurubu (kusturucu olarak, 200 cc. lik bir şişede)
* Tentürdiyot (dezenfektan olarak % 2 lik eriyiği, 100 cc. lik bir şişede)
* Lastik torba (yarayı soğuk veya sıcak tutmak için)
* El feneri (göze, kulağa veya nefes yoluna kaçmış cisimleri görebilmek için)
* Dereceli kap (dezenfektan eriyikleri oranına göre hazırlayabilmek için kullanılan cc. ölçekli cam kap)
* Çeşitli yara ve yanık merhemleri
* Damlalık
* Vücut ateşini ölçmek için derece
* Aspirin (bir kutu)
* Diş ağrısını dindirici ilaç
* Ateş düşürücü şurup veya fitiller
* Makas (gaz bezi ve sargı bezi kesmek için)
* Değişik büyüklükte üç adet pens (büyük cımbız)
* Bir kutu çengelli iğne
* Değişik ebatlarda hazır gaz ve sargı bezleri
* Değişik ebatlarda flasterler (yara bantları)
    NOT: Şişeler içinde sakladığınız sıvı ilaçları ve dezenfektan maddeleri mutlaka şişe üzerine yapıştırdığınız etiketlerle belli ediniz. Yani her şişenin üzerine bir etiket yapıştırıp etikete şişedeki maddenin adını yazınız.


 

YAPAY SOLUNUM
    Bayılmış birini gördüğünüz zaman ilk yapacağınız şey, kanaması olup olmadığını kontrol etmek; varsa derhal kanamayı durdurmaya çalışmaktır. Bayılmanın sebebleri için "Bayılma" konusuna bakınız.

    Baygın yatan kimsenin nefesini dinleyiniz. Nefes alması durmuş veya boğuluyormuş gibi horluyor ise vakit geçirmeden suni (yapay) solunum uygulayınız.
    Dikkat; Solunum yolunu yabancı bir cisim, kusmuk maddesi veya geriye kaçan hastanın dili tıkamış olabilir. Boğuluyormuş gibi sesler çıkarması bunun en açık işaretidir.
    Yapay solunuma hazırlık
* Hastayı sırtüstü yatırınız.
* Kıravatını, yakasını ve bel kayışını gevşetiniz.
* Başını geriye doğru bastırın.
* Bir elinizle alnını tutarken diğer elinizle alt çenesini aşağıya bastırarak ağzını açınız.
* Baş ve orta parmağınızla solunum yolunu tıkayan cismi arayınız. Eğer dili geriye dönerek nefes yolunu kapatmış ise öne doğru çekerek nefes almasını sağlayınız.
* Dilin yeniden boğaz gerisine kaçmasına mani olmak için hastanın başını yana çeviriniz. Eğer yara ve kırığı yok ise, bütün vücuduyla yana çeviriniz.
    Hastanın nefes yollarını tıkayan bir cisim olmaksızın solunumu durmuş ise sunî solunum uygulayınız.

    Nasıl Yapılacak?
*
Sırtüstü yatan hastanın yanına dizçökünüz.
* Yakasını ve kravatını gevşetiniz.
* Bir elinizi alnına, diğer elinizi alt çenesine bastırarak ağzını açınız.
* Alt çenesini ayırmak için kullandığınız elinizle hastanın ensesini yakalayınız ve başını arkaya sarkıtınız.
* Alnına bastırdığınız elinizin baş ve işaret parmaklarıyla burnunu sıkarak deliklerini kapatınız.
* Başını arkada tutarken derin bir nefes alınız ve ağzınızı kazazedenin ağzına yapıştırınız.
* Ciğerlerini hava ile dolduracak şekilde olanca kuvvetinizle üfleyiniz. Üflediğiniz hava ile göğüs kafesi şişince ağzınızı çekiniz.
* Üflediğiniz havanın nefes yoluyla geri çıktığını ve göğüs kafesindeki şişliğin indiğini gözleyiniz.
* Ağzınızı tekrar kazazedenin ağzına yapıştırınız ve güçlü bir şekilde üfleyiniz. Ağzınızı ayırıp üflediğiniz havanın çıkmasını bekleyiniz.
* Doktor gelinceye kadar dakikada 15-20 defa aynı şekilde üfleme işlemini tekrarlayınız


 

 KALP DURMASI
    Solunumla birlikte kalbin durduğu vakalar az değildir. Kalp durmasını gösteren belirtiler şunlardır:
* Hastanın yüzü sararmıştır.
* Tamamen hareketsiz olup hiçbir uyarana cevap vermez.
* Solunum durmuştur.
* Boynuna veya bileğine parmağınızla bastırdığmızda nabız vuruşları duyulmaz.
* Göz kapakları açıldığında, göz bebeklerinin irileştiği görülecektir.


    KALP MASAJI
    Baygın yatan bir hastanın solunumu durmuş ve kalbin çalışmadığını gösteren belirtiler de mevcut ise; telaşa kapılmadan ve fakat seri hareket ederek yapay solunum uygulayınız. Hemen arkasından kalp masajı yapınız. Bir yapay solunumdan sonra beş masaj tatbik ediniz.

    Nasıl Yapılacak?
    Dikkat: Göğüs kemiğinde masaj yapacağınız bölgeyi doğru olarak bulmak çok önemlidir. Yanlış yere gereğinden fazla basınç uyguladığınız takdirde kaburga kırıklarına sebebiyet verip durumu daha da ciddileştirebilirsiniz.
* Bir elinizin ayasını (meme uçları hizasında) iki meme arasına koyunuz. Diğer elinizin ayasını da bu elinizin üzerine (iki el ayası üst üste gelecek şekilde) koyunuz. Kollarınızı gergin ve dik olarak tutunuz.
* Göğüs kafesi 3-5 cm. çökecek şekilde bir hamlede aşağı bastırınız ve aynı şekilde geri çekiniz.
    Dikkat: Basınç kesinlikle dikey olarak uygulanmalı ve tek hamlede yapılmalıdır. Sarfedeceğiniz güç, göğüs kafesini 5 cm.'den fazla esnetmemelidir. Beş defa aynı şekilde basınç uygulayıp bu işlemi üç saniyede tamamlayınız.
    Göğüs kemiğini aşağıya doğru esnetmekle kalbin sıkıştırılmasını ve karıncıklarda bulunan kanın akciğer damarına hücum etmesini sağlamış olacaksınız. Akciğerlere ulaşan kan buradan büyük atardamar yoluyla vücuda yayılacaktır. Basınç kaldırılınca kalp tekrar kanla dolacak ve ikinci basınçla akciğerlere yeniden kan pompalanacaktır. Üç saniye içinde 5 defa basınç uyguladıktan sonra yeniden yapay solunum veriniz. Hasta kendisine gelinceye kadar bu işleme devam ediniz. Doktor yetiştiği zaman işi ona bırakınız.

 


    BURKULMA:
    Bir eklemin taşıyabileceği yükün üzerinde zorlanması ile eklemi çevreleyen yumuşak dokunun zarar görmesine burkulma diyoruz. Burkulmada bağlar, kaslar, kirişler ve kan damarları gerilmiş veya yırtılmıştır. Burkulan organların başında el ve ayak bilekleri, parmaklar ve dizler gelir.

 


    BELİRTİLERİ:
* Eklem çevresinde şişme.
* Hassasiyet.
* Hareket sırasında sancı.
* Morarma.
    NOT: Genellikle kapalı bir kırığın belirtileri ile burkulmanın belirtileri benzerlik gösterir. Ancak röntgen filmine bakılarak ayırdedilebilir.

    Ne Yapmalı?
* Burkulan eklemin üzerine soğuk, ıslak bezler koyunuz.
* Eklemi hareket ettirmeyiniz.
* Eklem yerinin altına bir mukavva parçası koyarak sarınız.
* Gerekli tıbbî bakımı sağlaması için doktor çağırınız veya kazazedeyi en yakın hastahaneye götürünüz.

    NOT: Eğer burkulan bölge bel kemiği ise; doktor gelinceye kadar hastayı döşeme gibi düz ve sert bir zemin üzerine boylu boyunca yatırınız.


    ÇIKIK:
    Bir kemik uçc
unun aşırı zorlanma sonucu eklem yerinden çıkmasına diyoruz. Çıkıklar genellikle düşme ve sert bir cisimle vurma sonucunda meydana gelir.

 


    Çıkık, en çok parmaklarda (özellikle başparmakta), omuzda ve bileklerde olur.
    Çıkığın belirtileri de burkulma ve iç kırığa benzer. Şişme, dokununca hassasiyet, biçim bozukluğu, kımıldatınca sancı ve morarma sayabileceğimiz belirtilerdir.

 

    Ne Yapmalı?
* Çıkık organı kımıldatmaymız.
* Parmak ve bilek çıkıklarının altına bir mukavva parçası koyarak sannız.
* Çıkık omuzda ise bir kol askısı ile hareketsiz duruma getiriniz.
* Doktor çağırınız veya kazazedeyi hastahaneye götürünüz.
    Dikkat: Kazaya maruz kalmış bir eklemde kırık olup olmadığını anlamak için kırık organı hareket ettirmeyiniz veya kazazedeyi yürütmeyiniz. Bir boyun veya belkemiği kazasında kazazedenin başını belini asla hareket ettirmeyiniz. Boyun veya bel hareketi sırasında kırık bir kemik parçası omiriliğe batarak felçlere sebebiyet verebilir.
    Ne Yapmalı?
* Bel veya boyun kırığına maruz kalmış bir kazazedeyi bulduğunuz duruş biçiminde tutunuz. Hareket ettirmeyiniz.
* Derhal doktor çağırınız.


    AÇIK KIRIKLAR
    Kaza sırasında kırılan bir kemiğin deriyi yararak dışarı çıkması halinde, bu kırığa "açık kırık" denir. Çoğu durumlarda deriyi yırtıp yara açan ve kanamaya sebeb olan kırık kemik parçası, geriye kayarak yarayı açık bırakır.
Kanama ve doku harabiyeti sebebiyle kazazede soka girebilir. Ayrıca yara temizlenip kanama durdurulmadığı takdirde mikrop kapma (enfeksiyon) tehlikesi vardır.




    Dikkat: Kırık kemik ucunu geriye iterek yerine sokmaya çalışmayınız.



    Ne Yapmalı?
* Biçimi bozulmuş organı doğrultmak için kırığın altına bir elinizi, üstüne de diğer elinizi yerleştiriniz.
* Organın uç
c
unu yanınızdaki birine sımsıkı tutturunuz.
* Şok bakımı uygulayınız.
* Siz kırık bağlama mukavvalarını veya tahtalarını kırık bölgenin üzerine yerleştirirken organın ucunu tutan kişi de kemiklerin biçimi düzelinceye kadar çekmeye devam etsin.
* Kırık bağlama mukavvaları yerine oturunca temiz bir bezle sarıp bağlayınız.


 

EZİLMELER
    Vücudun herhangi bir yerine yara açmayacak şekilde bir darbe geldiğinde doku altındaki ince damarlar (kılcal damar ağları) koparak kanarlar. Kanama, kopan damarların sayısına bağlı olarak bir yer kaplar. Kanamadan sonra, darbe yerinde ağrı ve yanma hissedilir. Kanayan bölge şişer. Şişlik önce morarır; sonra mavileşir. iyileştikçe rengi

 

değişerek yeşile ve iyileşmek üzere iken de sarıya dönüşür. Bu arada şişlik iner ve ağrı da kendiliğinden kaybolur.
    Ne Yapmalı?
* Vücudunuzun herhangi bir yerine darbe gelip ezilme olursa, vakit geçirmeden soğuk su kompresi yapınız (soğuk suya batırılmış bez koyunuz).
* Birkaç defa kompres uyguladıktan sonra, soğuk suya batırılmış bezi ezik yerin üzerine koyup sarınız.
* Bu işlemi ne kadar erken yaparsanız ezik yer morarmadan ve şişlik yapmadan kısa zamanda iyileşecektir. Soğuk su kompresinden sonra, ağrı da fazla hissedilmez.
* Ezik, göz çevresin de olursa, soğuk suya batırdığınız bir bezi göz çukuruna yerleştirip üzerinden sarınız. Ezik, morluk yapmadan iyileşecektir.

 


 

BAŞ YARALANMALARI
    Yüksek bir yerden düşüldüğünde veya trafik kazasına maruz kalındığında; ölüm ile neticelenen vakaların çoğunu kafa yaralanmaları teşkil etmektedir.

 


    Kafa yaralanmalarının belirtileri şunlardır:
* Kafada şişlik, yara veya kanama.
* Başağrısı.
* Başdönmesi
* Yarım saat içinde veya daha sonra bayılma.
* Ağızda, burunda veya kulaklarda kanama.
* Kol veya bacakların birinde felç.
* Göz bebeklerinin büyüklüğünde farklılık.
    Dikkat: Kafasından yaralanmış bir kazazede, ister baygın ister kendinde olsun, ona uyarıcı içecekler vermeyiniz. Ayaklarını havaya kaldırmayınız.

 

    Ne Yapmalı?
* Hastayı, düz bir yere, boylu boyunca yatırınız.
* Ağzında salgı veya kanama varsa, başını yana çeviriniz. Böylece, salgının nefes borusuna kaçmasını engellemiş olursunuz.
* Derhal doktor çağırınz. Bu mümkün değil ise hastayı düz yatmış olarak, hırpalamadan en yakın hastahaneye götürünüz.
* Hasta bayılmış ise, nefes alıp almadığını kontrol ediniz.
* Solunumu durmuş ise yapay solunum uygulayınız.
* Nefes borusunun salgı veya geriye kaçmış dili tarafından tıkanıp tıkanmadığını kontrol ediniz. Böyle bir tehlike mevzubahis ise ve boynunda kırık yok ise başının altına küçük bir yastık koyarak başını yana çeviriniz.
    NOT: Diğer tedbirler "yapay solunum" bahsinde anlatılmış olduğundan oraya müracaat ediniz.


    VÜCUT YARALANMALARI
    Dikkat: Kanama ile sonuçlanan her türlü yarayı -önemli veya önemsiz olduğuna bakmaksızın- mutlaka temizleyiniz. Zira tetanozu önlemenin birinci yolu budur. Eğer kanama faslı, sivri bir cismin batması sonunda meydana gelmiş ise; yarayı güzelce temizlemekle beraber tetanoz aşısı olmayı ihmal etmeyiniz.

 


    Mikrop bulaşmasının belirtileri yaralanmadan hemen sonra görülmez. Mikropların gelişip çoğalması ve zehirli madde salgılaması zaman ister. Belirtiler, genellikle, iki ila yedi gün sonra ortaya çıkar. Bazı durumlarda -mikrobun cinsine bağlı olarak- daha geç ortaya çıkar.
 

 

    YARANIN MİKROP ALDIĞI NASIL ANLAŞILIR?
* Yaralı bölge kızarır.
* Dokunduğunuz zaman acır.
* Yanma ve şişlik görülür.
* Bazan yaralı bölgeden yukarıya doğru (kol ve bacaklarda) kırmızı renkte çizgiler belirir.
* Koltuk altında veya kasıkta hassas şişler ortaya çıkar.
    Bütün bu belirtiler, yaranın mikrop kaptığını ve mikropların vücuda yayıldığını gösteren kesin delillerdir.
    Dikkat: Bulaşma (enfeksiyon) belirtilerini görünce yarayı sıkmayınız ve açmayınız; derhal bir doktora gidiniz.


 

 KANAMALAR
    Vücuda yayılmış üç tip kan damarı vardır:
    1- Atardamarlar
    2- Toplardamarlar
    3- Kılcal damarlar
    Atardamarlar vasıtasıyla akciğerde temizlenen oksijenli kan vücuda yayılır. Toplar damarlar ise organlardaki kirli kanı kalbe geri getirir. Kılcal damarlara gelince: Bunlar da dokularla temas halinde olup onlara oksijen ve gıda maddeleri verir ve onlardan zararlı maddeleri alarak toplar damarlara taşırlar.

 


    Derideki bir yara veya kesik sonucu bu damarlar açılarak dışarıya kan sızması olur. Çıplak gözle görülen bu tür kanamaya "dış kanama" diyoruz.


    DIŞ KANAMALAR

    Kılcal damar kanamaları dezenfekte edildikten sonra, kanın kendiliğinden pıhtılaşması sonucu, problem çıkarmadan kısa zamanda iyileşirler. Ancak atar ve toplar damar kanamaları -hele açılan yara derin ve geniş ise- bizim müdahalemiz olmadan, kendiliğinden durmazlar. Atar (temizkan) damar kanamalarını toplar (kirli kan) damar kanamalarından kolayca ayırdedebiliriz. Atar-damarlarda kalp basıncı, 120 mm (kasılma anında) ila 80 mm (gevşeme anında) civa basıncı arasındadır. Eğer bir atardamar kesilmiş ise, kanama bu basınç farkına uyarak aralıklı fışkırmalar şeklinde olacaktır. Toplardamar kanamalarında fışkırma olmaz.

 


    Ne Yapmalı?
* İster atar ister toplardamar kanaması olsun ilk önce elinizin ayasını yara üzerine sıkıca bastırınız ve on dakika kadar böylece bekletiniz.
* Kanamaların çoğu bu şekilde duracaktır. Eğer hala devam ederse; "sargı kompresyonu" dediğimiz metodu uygulayınız. Temiz bir sargı bezini veya mendili dörde katladıktan sonra yara üzerine koyup avuç içi ile üzerinden bastırınız. Bu şekilde onbeş-yirmi dakika bekleyiniz.
* Kanama bu müddetin sonunda yine devam edecek olursa, kompresyonda kullandığınız bezin üzerine bir sargı sarınız.
* Kanamanın kol veya bacakta olduğunu farzedelim. Bir yardımcı kişi kompresyona devam ederken, siz de beş santim eninde bir metre boyunda bir bez parçası temin ediniz. Bulduğunuz bezi iki ucundan (ortalı olarak) makasla yaranın üzerine gelecek olan orta kısmı sağlam kalacak şekilde kesiniz.
* Bezin kesilmeyen orta kısmını yaranın üzerine gelecek şekilde -kompresyon için kullandığınız katlanmış bezin üstüne- koyunuz. Kestiğiniz parçaları bandaj gibi kullanarak, karşılıklı bağlayınız. Parçaları yaranın iki yanına sararken ve bağlarken fazla sıkmayınız. Fazla sıktığınız takdirde kan dolaşımını boğar; kol veya bacakların alt bölgelerine kanın gitmesini engellemiş olursunuz.

 


    Dikkat: Eğer kompresyon ve sargı işi de netice vermez yani kanama kesilmezse; ciddi bir atardamar kanaması ile karşı karşıyasınız demektir. Bu durumda hastayı doktora yetiştirmekten başka çare yoktur. Ancak aşırı kan kaybından dolayı hastanın şoka girmemesi için yarayı üst tarafından kravat veya esnemeyen bir bez parçası ile boğdurabilirsiniz. Düğümü yara üzerine gelmeyecek şekilde bağlayınız. Vakit kaybetmeden hastayı bir acil servise yetiştiriniz. Boğdurulmuş bir yarayı uzun zaman bekletmek ve kanamanın durmasını gözlemek çok tehlikeli ve hatalı bir yoldur. Zira bir saatten fazla kan almayan bölgenin hücreleri ölecek ve boğdurulan uzuv kangren olacak; kesilmek zorunda kalınacaktır. Bu sebeple kompresyon ve sargı işlemini denemeden sakın yarayı boğdurmayınız.


    AĞIR KANAMALAR
    Bilhassa kol ve bacaklarda meydana gelen ağır yaralanmalarda atardamarlarda büyük delikler açılır. Bu deliklerden fışkıran kanı basit usullerle durdurmak mümkün değildir. Müdahale edilmediği yani kan akışı durdurulmadığı takdirde hasta kan kaybından dolayı önce şoka sonra da komaya girerek hayatını kaybeder.

 


    Dikkat: Burada tarif edeceğimiz kan durdurma usulü, kazazedeyi doktora yetiştirinceye kadar meydana gelecek olan kan kaybını önlemeyi hedef almaktadır. Kan durdurucu bandajı veya turnikeyi uzun zaman yerinde tutmak çok tehlikelidir. Yarım saati geçen durumlarda kan alamayan bölgedeki dokuların ölmesi ve kangren olması ihtimali vardır. Bu sebeble kazazedenin doktora yetiştirilmesi geciktiği takdirde her yarım saatte bir bandajın açılarak bir iki dakika müddetle yaralı organa kan akışı sağlanmalıdır. Sonra bandaj tekrar sıkılarak fazla kan kaybı önlenmelidir.
    Nasıl Yapılacak?
* Kol ve bacaklarda kan durdurucu bandaj tek kemik olan yere uygulanmalıdır. Kollarda dirsek île omuz arası; bacaklarda diz île kasık arası tek kemik olan yerlerdir.
* Buna göre bandajı yaranın üzerine değil; yarasız olan yukarı kısmına uygulamış oluyoruz.
* Bandaj olarak bir lastik hortum veya elastiki bir kablo parçası kullanabiliriz. Her ikisinin de çapı bir santim civarında olmalıdır. Daha kalın ve daha incesi kanamayı durdurmakla beraber dokulara zarar verecektir. Bunların bulunmadığı durumlarda bel kayışı, rulo haline getirilmiş bir mendil veya gaz bezi de aynı işi görebilir.
* Bandaj kullanmayı bilmeyenler yani bu işte tecrübesi olmayanlar ya korku ile gevşek tutacak veya garanti olsun diye gereğinden fazla sıkabileceklerdir.
* Eğer bandaj olarak kullanacağınız malzeme el altında değilse yani bulunması zaman alacak ise; bir kişi bandaj temin etmeye çalışırken bir diğeri iki elini halka şeklinde tek kemikli yerin üzerine geçirip sıkmalıdır.
* Bandaj malzemesi temin edilince, malzeme tek kemikli bölge üzerine bir defa dolanıp tek düğüm atıldıktan sonra yavaş yavaş sıkılır. Kan akışının durduğu yerde sıkmaya son verilerek ikinci düğüm atılır. Eğer kan akışı tekrar başlarsa; ikinci düğüm atılırken farkında olmadan bandaj gevşetilmiş demektir, ikinci düğüm açılmalı ve kan akışı duracak kadar sıkıldıktan sonra (gevşemesine izin vermeden) tekrar düğüm atılmalıdır.

    TURNİKE USULÜ
    Ağır atardamar kanamalarını durdurmanın bir diğer yolu, turnike uygulamaktır. Bunun için genişçe (8-10 santim) ve organı iki defa dolandıktan sonra bağlanabilecek uzunlukta bir sargı bezi kullanılmaktadır. Buna "kravat sargı" adı verilmektedir.

 


    Nasıl Yapılacak?
* Kanayan yara üzerine birkaç defa katlanmış bir gaz bezi veya iki-üç defa katlanmış temiz bir mendil koyunuz.
* Kravat sargıyı gaz bezinin üzerinde iki defa doladıktan sonra zıt istikametinde bir düğüm atınız.
* Düğümün üzerine oklava veya benzeri bir sopanın ucunu koyup sıkıca düğümleyiniz.
* Sopanın boşta kalan ucundan tutup çeviriniz. Kanama duruncaya kadar çevirmeye devam ediniz. Gereğinden fazla çevirmeyiniz.
* Bundan sonra sopanın serbest ucunu (sopa organa paralel duracak şekilde) herhangi bir sargı ile organın üzerine tutturunuz.
    Dikkat: Turnike de bandaj usulünde olduğu gibi uzun zaman bekletilmemelidir. Her 20 dakikada bir, yara üzerindeki gaz bezine elle bastırarak, turnike açılmalı ve yaralı organa kan deveranı sağlanmalı; eğer kanama devam ediyorsa aynı şekilde tekrar bağlanmalıdır. Kanama durmuş ise, turnike çıkarılmamalı fakat gevşek bir şekilde sarılmalıdır. Eğer gevşek sargı altında kanama tekrar baslarsa, sopayı kanama duruncaya kadar çevirip yerini tesbit etmelidir.
    NOT: Turnike ve bandaj uyguladığınız saati kaydedip bunu doktora söyleyiniz.


    DİĞER KANAMALAR
    Kol ve bacakların dışındaki organlarınızda meydana gelebilecek kanamaları durdurmak için, kanama şiddetli olmadığı takdirde, yaranın üzerine steril bir gaz bezi konarak fazla sıkmadan sarılır.
    Sargı usulü ile kanama durdurulamaz ise, bu sefer kanamayı besleyen damar üzerine parmakla bastırmak gerekecektir. Kanama duruncaya kadar bastırma işine devam edilmelidir.

 

 


    BASTIRMA NOKTALARI
1- Alında, göz hizasının üzerinde, olan kanamalarda parmakla bastırılacak nokta kulağın ön kısmıdır.
2- Eğer kanama göz hizasının altında yani yanakta ise, alt çene kemiğinin köşesinden 2-3 cm ileriye parmakla bastırılmalıdır.
3- Boyun ve gırtlak civarındaki kanamalarda, baş parmak enseye, geri kalan dört parmak da boyun önündeki şah damara basacak şekilde tazyik uygulanmalıdır.
4- Omuz, koltuk altı ve kolun omuza yakın yerinde meydana gelebilecek kanamaları durdurmak için, baş parmak arkadan destek verecek şekilde, diğer dört parmakla köprücük kemiğinin çukur kısmına (boyuna yakın yerine) bastırılmalıdır.
5- Kalça kanamalarında, el ayası kazazedenin kasığına sıkıca bastırıldığı takdirde kanamayı durdurmak mümkün olacaktır.


    BURUN KANAMASI
    Çocuklar oyun oynarken düşünmeksizin tehlikeli hareketler yapar; bunun neticesi olarak sık sık kaza geçirirler. Burun kanaması da bunlardan biridir. Eğer çocuk başını sert bir yere çarpmamış ise fazla telaşlanmaya lüzum yoktur. Eğer kusma, baş ağrısı ve alışkanlık dışı bir uyku hali görülürse beyin kanamasından şüphelenmeli ve çocuğu en kısa zamanda doktora götürmelidir.

 


    Yaşlı kimselerde, kendiliğinden ortaya çıkan burun kanamaları ekseriya "tansiyon yüksekliğine işaret eder. Böyle durumlarda mutlaka doktora görünmeli ve gerekli kontrollar yaptırılmalıdır.
    Bir darbe sonucu meydana gelen hafif burun kanamaları ekseriya kendiliğinden (kanın pıhtılaşması sonucu) durur. Bir-iki dakika içinde durmayan burun kanamalarında aşağıda tarif edeceğimiz şekilde kanamayı durdurmaya çalışınız.
    Nasıl Yapılacak?
* Baş ve işaret parmağınızla burun kanatlarını 4-5 dakika müddetle sıkınız.
* Bu şekilde netice alamadığınız takdirde, bir pamuk parçasını parmak kalınlığında yuvarlayıp rulo haline getirdikten sonra üst dudağın altına yerleştiriniz. Üst dudaktan buruna doğru yaptığınız bu tazyik, kanamada önemli rol oynayan ana damarı sıkıştıracağından ekseriya iyi netice verecektir.
* Yukarıdaki tetdbirler de bir fayda vermeyecek olursa; kazazedeyi bir sandalyeye oturtunuz. Burnunun üzerine soğuk suda ıslatılmış temiz bir bez koyunuz. Biz buna "soğuk kompres uygulama" diyoruz. Kanama duruncaya kadar birkaç dakika ara ile bezi değiştiriniz. (Yeniden soğuk suda ıslatıp tekrar burun üzerine koyunuz). Kanama durduktan sonra kazazedeye bir-iki saat için burundan nefes almamasını tavsiye ediniz. Bu şekilde, teşekkül eden pıhtı yerinden oynamamış ve kanama da yeniden başlamamış olur.
* Kanama bütün bu tedbirleri çaresiz kılacak derecede şiddetli ise, doktor gelinceye veya doktora yetişinceye kadar kazazedenin kanayan burun deliğine steril bir gaz bezi (tampon) tıkayınız. Bezin bir ucunu dışarıda (açıkta) bırakınız. Tampon burun deliğini tıkadıktan sonra, zorla ileri itmeye çalışmayınız.


 

YANIKLAR
    Genelde üç çeşit yanık vardır:
* Isı yanıkları.
* Güneş yanıkları.
* Kimyasal maddelerin sebep olduğu yanıklar. 
    Yanıklar şiddetine göre ise yine üç grupta incelenir:
* Birinci derece yanıklar.
* İkinci derece yanıklar.
* Üçüncü derece yanıklar.

 


    Birinci derece yanıklarda deri kızarmıştır, ikinci derece yanıklarda kabarcıklar ortaya çıkar. Üçüncü derece yanıklar ki en tehlikelisidir; doku harabiyeti yapar:
    Üçüncü ve ikinci derece yanıklarda iki büyük tehlike vardır:
* Yanık bölge çabuk mikrop kapar.
* Derin yanıklarda hasta soka girer.

 


    BİR YANIK KAZASINDA
    Ne Yapmalı?
    Birinci Derece Yanıklarda:
* Yanık bölgeyi (genellikle el, ayak, kol ve bacakları) bir saat müddetle soğuk su içine daldırınız.
* Üstüne soğuk bir sargı koyunuz.
* Yanık bölgesin hava ile temasını kesmek için kalın bir sargı bezi ile (soğuk su ve soğuk pansuman uyguladıktan sonra) sıkıca sarınız.
    NOT: Eğer yanık geniş bir bölgeye yayılmış ise, üzerini temiz bir çarşaf veya havlu ile kapatmak sureti ile havayla temasını kesiniz.
    İkinci ve Üçüncü Derece Ağır Yanıklarda:
    Ağır yanıklar tıbbi bakım gerektiren yanıklardır. Hasta en kısa zamanda yakınınızda bulunan bir hastahanenin acil servisine götürülmelidir.
    Dikkat;
* Ortaya kabarcıklar çıkmış ise sakın patlatmaya kalkışmayıyız. Yanık bölgenin üzerini temiz ve soğuk bir pansumanla örttükten sonra temiz ve kalın bir sargı bezi ile dikkatlice sarınız.
    Eğer yanık derine işlemiş ise; hastanın şoka girmemesi için ona tuz ve karbonat eriyiği içiriniz.
    NOT: Bir su bardağı içine 1/4 çay kaşığı tuz, 1/8 çay kaşığı sodyum karbonat (pasta karbonatı) koyduktan sonra su ile doldurup karıştırınız ve bunu hastaya içiriniz. Aynı ölçülerle hazırlanmış bu eriyikten her 15 dakika ara ile yarım bardak içiriniz.
    Kimyasal Yanıklarda:
    Deriye yakıcı özelliği olan kimyasal bir maddenin temas etmesi halinde ilk iş; vakit geçirmeden kimyasal maddeyi bol su ile yıkayarak temizlemektir. Ondan sonra yanık bölgenin üzerine temiz bir pansuman koyup dikkatlice sarınız ve kazazedeyi hastahaneye götürünüz.
    Eğer göze asidik bir madde bulaşmış ise; bir bardak suya bir çay kaşığı karbonat karıştırarak bu eriyik ile gözü yıkayınız. Tek göz kazaya uğramış ise, kazazedenin başını -gözü aşağı gelecek şekilde- yana çeviriniz. Böylece diğer gözü kimyasal madde ile bulaşmaktan korumuş olursunuz. Eriyiği iç kenardan dışa doğru dökerek gözü asitten temizleyiniz. Yıkama sırasında hastaya göz kapaklarını açık tutmasını söyleyiniz. Yıkama işi bitince göz kapaklarının üzerine bir pansuman yerleştirip sarınız ve kazazedeyi derhal doktora götürünüz.


 

 SICAK ÇARPMASI
    Sıcak çarpması daha çok yaşlı kimselerde görülür. Uzun müddet güneş altında oynayan çocuklar da sıcak çarpmasına maruz kalabilirler.
    Sıcak çarpmasının belirtileri şöyle sıralanabilir:
* Sıcak ve kuru bir cilt.
* Baş ağrısı ile birlikte baş dönmesi.
* 41 dereceye yaklaşan yüksek ateş.
* Bulantı ve ağır vakalarda bayılma. 

 


    Ne Yapmalı?
    Sıcak çarpmasına uğramış bir kazazedeye yapılacak ilk yardım maddeleri şunlardır:
* Elbiselerini soyup yatağa yatırınız.
* Vücudunu ılık suya batırılmış bir süngerle siliniz. Ateşi 38 dereceye veya 39 dereceye düşünceye kadar bu işleme devam ediniz.
* Sonra silmeyi kesiniz ve 10 dakika kadar onu gözleyiniz. Vücut ısısı tekrar yükselmeye baslarsa; süngerle vücudunu silmeye devam ediniz.
* Kazazede kendine gelince, kaybettiği su ve tuzu karşılamak üzere ona tuz eriyiği içiriniz (yarım bardak suya yarım çay kaşığı tuz karıştırarak veriniz).
* Hasta talep etse dahi soğuk su veya kolalı içkiler vermeyiniz.
    Dikkat: Sıcaklık çarpmasını müteakip sıcaklık krampları da görülebilir. Kol, bacak ve karın kaslarında kasılmalar olursa, sıcak suya batırılmış bir havluyu kramplı bölge üzerine bastırarak adale ağrısını hafifletiniz. Bununla birlikte yukarıda sıraladığımız ilk yardım usullerini uygulamayı ihmal etmeyiniz


 

DONMA
    Kışın uzun zaman soğukta kalmış bir kimsede önce uç noktalardan (burun-kulak-yanak-parmak) başlayarak dokuların içindeki sıvı donar. Donmuş bölgedeki kan damarları iyice büzülmüş olduğundan dolaşım durur ve derinin rengi mum görüntüsü verecek şekilde solar.

 


    Dikkat: Burun, kulak ve yanak donmaları ağrı yapmadığı için, donmakta olan şahıs bunun farkına varamaz. Ancak el ve ayak parmakları donarken şiddetli bir ağrı verir. Donma ilerledikçe dokular uyuşur. Kazazede halsizlik hisseder. Aynı zamanda şiddetli bir uyku bastırır. Bu uyku -donan şahıs farkına varıp tedbir almadığı takdirde- ölüm uykusudur.
    Ne Yapmalı?
* Soğuk karlı havalarda, tek başınıza, yaya olarak uzun yola çıkmayınız.
* Çıkmak zorunda kaldığınız durumlarda mutlaka sıkı giyininiz. Külahsız ve boyun atkısız çıkmayınız.
* Boyun atkısı ile ilk donacak olan burun, kulak ve yanak gibi yüz bölgelerini sarınız.
* Ayakkabı yerine bot veya üstten boğdurmalı bir çizme giyiniz. Eldivensiz çıkmayınız.
* Fazla üşüdüğünüzü hissettiğiniz an burun ve kulaklannızı ellerinizle oğuşturarak ısıtınız.
* Elleriniz fazla üşüdüğü takdirde koltuk altlarına sokarak ısıtınız.
    DONMUŞ BİR KAZAZEDEYE İLK YARDIM
* Yolda donmuş birini gördüğünüz zaman onu derhal arabanıza alıp üzerini sıkıca örtünüz. Eğer yaya iseniz ve kazazede de baygın bir halde ise, onu derhal sırtlayıp meskun bir yere taşıyınız.
* Donmuş bir kimseyi sakın sıcak sobanın yanına yatırmayınız. Sobasız serin bir odaya alınız.
* Evvela soğuk suya batırılmış bezlerle donmuş yerleri fazla bastırmadan oğuşturunuz.
* Dokular yumuşayıp kan deveranı başlayınca ılık suya batırılmış bezlerle masaja devam ediniz.
* Kazazede kendine gelince onu ılık bir küvete oturtabilirsiniz. Banyonun suyunu yavaş yavaş ısıtarak şahsın iyice kendine gelmesini sağlayınız.
* Banyodan çıkardığınız kazazedenin vücudunu kuruladıktan sonra ona sıcak süt veya çay içiriniz.
* Yatağa yatırıp istirahat ettiriniz.
    Dikkat: Donmuş bölgeye birden bire sıcak tatbik ettiğiniz zaman damarları zedeleyip kangrene sebeb olacağınızı unutmayınız.

 

 

 

 

  ZEHİRLENMELER

 

ZEHİR  DANIŞMA  MERKEZİ 

 

 

Adres: Cemal Gürsel Cad. 18 Sıhhiye ANK.RCefik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi BaşkGürsel Cad. No: 18 Sıhhiye, 06100 Ankara
Telefonlar:TÜRKİYENİN HER YERİNDEN:114kiye'nin Her Yerinden Erişilebilir)
114 Arama ücreti:
Türk Telekom, Telsim, Türkcell

Faks : 0 312 458 24 610 312 458 24 61

E-posta :uzem@saglik.gov.tr


    Hastahanelerin "ilk Yardım" servislerin de, acil durumlar itibariyle, zehirlenmeler üçüncü sırayı almaktadır. İstatistik bilgilerine göre, zehirlenme vakalarında hayatını kaybedenlerin ekseriyetini küçük çocuklar teşkil etmektedir. Zira, küçük çocuklar zehirli olup olmadıklarını düşünmeksizin ellerine geçen herşeyi ağızlarına götürürler.
    Dikkat: İlaçları mutlaka çocukların ulaşamayacağı yükseklikte bulunan kapalı ecza dolaplarında muhafaza ediniz. Gaz, benzin, böcek öldürücü, boya inceltici, mobilya cilası, tuz ruhu gibi zehirli maddeleri kilitli dolaplarda saklayınız.
    ZEHİRLENMENİN BELİRTİLERİ
* Aniden ortaya çıkan karın ağrısı.
* Etrafta boş bir ilaç şişesine veya kutusuna rastlanması.
* Bir görgü sahidinin sözlü beyanı.
* Kazazedenin kendisinden alınan bilgi.
* Ağız veya dudakların çevresinde yanıklar ve kavlamalar.
* Nefes kokusundaki anormallik.
* Kusma ve sürekli ishal 
    Ne Yapmalı?
* Telefonla, telefon yoksa, en seri vasıta ile doktor çağırınız. Doktora zehirlenme hakkında bilgi veriniz.
* Kazazedeye su veya süt içirerek zehiri sulandınnız.
* İlaçtan zehirlenmiş ise, hastanın boğaz gerisini parmağınızla gıdıklayarak kusmasını temin ediniz.
* Kusma sırasında (kendisi kusmuş olsa bile); kusulan zehirin tekrar yemek borusuna veya nefes borusuna kaçmaması için başını kalçalarından aşağıya gelecek şekilde eğiniz. Eğer kazazede küçük bir çocuk ise, midesi üzerine dizinize yatırınız.
    Dikkat; Eğer hasta tuz ruhu (lavabo temizleyicisi) veya gaz, benzin, boya incelticisi, mobilya cilası gibi bir petrol ürünü ile zehirlenmiş ise; kusturmaya çalışmayınız. Zira, bu gibi maddelerin kusulması halinde akciğerlerde, burun ve boğaz yollannda tehlikeli yanıklar meydana gelmektedir.
    Kusmanın tehlikeli olduğunu gösteren belirtileri şunlardır:
* Nefeste gaz veya benzin kokusu.
* Ağız veya dudak çevresinde yanıklar.
* Baygınlık
* Çırpınmalar
* Halsizlik
* Etrafta bu maddelerin içildiğini gösteren belirtiler.
    DİKKAT: Eğer hastanın ne cins bir madde ile zehirlendiğini bilmiyorsanız, nefesinde koku ve ağız çevresinde yanık yok ise, doktor gelinceye kadar su veya süt içirerek zehiri sulandırınız. Kusmasını temin ediniz. Zehirin mide ve bağırsaklar tarafından emilmesini geciktirmek için süt, zeytinyağı veya yumurta akı gibi bir yumuşatıcı içiriniz. Hastayı sessiz ve sıcak tutunuz. Doktor çağırmak mümkün değil ise; en seri vasıta ile onu yakınınızda bulunan bir sağlık kuruluşuna yetiştiriniz.
    Yukarıda saydığımız tedbirler, şu zehirlenmeler için oldukça önemlidir ve hastayı kurtaracak ehemmiyettedir:
* İlaç zehirlenmeleri
* Besin ve mantar zehirlenmeleri
* Alkol zehirlenmeleri
    DİKKAT: Doktor tarafından verilmedikçe rastgele ilaç kullanmayınız ve iğne vurdurmayınız. Dolapta fazla bekleyen, kokusu ve tadı bozulmuş olan yemekleri yemeyiniz; etleri kullanmayınız. Marketlerde (ambalaj içinde, adresi belli) satılanların dışında mantar yemeyiniz. Kırlardan rastgele mantar toplayıp yemeyiniz. Kapağı şişmiş konserveleri yemeyiniz.
    NOT: Kazazedenin ne ile zehirlendiğini bilmiyor iseniz; kusmuğundan bir kısmını bir kaba koyup doktor gelince ona gösteriniz. Eğer hastayı doktora veya hastahaneye götürecek olursanız; kusmuk örneğini yanınızda götürünüz. Zira doktor nasıl bir panzehir vereceğine bu örneği tahlil ettikten sonra karar verecektir.
    GAZ ZEHİRLENMELERİ
    İnsanların evde ve işyerinde en çok zehirlendikleri vakaları şöyle sıralayabiliriz:
* Kimyevi madde üreten fabrikalardaki gaz sızıntıları.
* Boyahanelerde çevreye yayılan tiner ve boya gazları.
* Çekişi iyi olmayan bacalara bağlı kömür ve gaz sobalarından odaya dolan sızıntılar.
* Isıtma ve pişirme için kullanılan ocak tüplerindeki bütan gaz kaçakları
* Otomobillerde içeriye sızan egzoz gazları
    DİKKAT: Kapalı bir odaya girdiğinizde, bayılmış birini gördüğünüzde -gaz kokusu alamazsanız dahi- gazdan zehirlendiğini farzediniz. Bu sebeple yangına ve patlamaya sebebiyet vermemek için elektrik düğmesini açmayınız, kibrit veya çakmak yakmayınız.
    Ne Yapmalı?
    Gazla zehirlenme sonucu bayılmış bir kimseyi gördüğünüz an derhal aşağıdaki tedbirleri alınız:
* Pencereleri, kapıları açarak odaya taze hava girmesini sağlayınız.
* Gaz sızıntısı yapan kaynağı bulup kapatınız. Bu mümkün olmadığı takdirde (yanan bir kömür sobası veya mangalı gibi) kazazedeyi odadan dışarı çıkarınız.
* Nefes alıp almadığını kontrol ediniz. Solunumu durmuş ise; yapay solunum uygulayınız.
* En kısa vasıta ile doktor çağırınız.
* Kalbi durmuş ise, kalp masajı yapınız.
    MANTAR ZEHiRLENMESİ
    DİKKAT: Ağaçlıklar arasında ve kırlarda, kendiliğinden yetişen mantarların zehirsizlerini zehirlilerinden ayırmak çok zordur. Bu sebeple, zehirsiz olduğundan emin olmadıkça kır mantarı toplayıp yememelidir. En garantisi, seralarda özel olarak yetiştirilen ve marketlerde ambalaj içinde satılan, firma adı ve adresi belli olan mantarlardan alıp yemelidir.

    ZEHİRLİ MANTARLAR
    Hemen hemen bütün mantar zehirlenmelerine "Amanita Muscarina" ve "Amanita Phalloides" adı verilen iki cins zehirli mantar sebep olmaktadır.
    A. Muscarina'nın zehiri yüksek ısıda bile tesirini kaybetmediğinden; bu cins mantarlar pişirilerek yense dahi üç saat içinde zehirlenme belirtilerini gösterirler.
    Belirtileri:
* Göz yaşarması, bol tükürük salgısı, terleme, kusma ve karın ağrısı ilk belirtileridir.
* Bu belirtileri takiben karın adalelerinde kramplar, ishal, baş dönmesi, kas seyirmesi ve göz bebeklerin de küçülme görülür.
    Aman Dikkat!
* Hasta doktora yetiştirilmediği zaman şok ve koma hali kaçınılmaz olur ve solunum kifayetsizliğinden ölümle neticelenir.
    A. Phalloides cinsi mantarların zehiri ısıya dayanıksız olduğundan; pişirilerek yendiği takdirde ağır bir etkisi görülmez. Ancak çiğ olarak yendiği zaman şiddetli zehirlenme belirtileri gösterir. Tesiri, yendikten 6 ila 24 saat arasında ortaya çıkmaya haşlar.
    Belirtileri:
* Karın ağrısı, bulantı, kusma ve ishal gibi genel zehirlenme belirtilerine ilaveten idrar çıkaramama görülür.
* A. Phalloides'in zehiri, en büyük tesirini karaciğer üzerinde gösterir. Tedavi edilmediği takdirde, karaciğer harabiyetine bağlı olarak sarılık ortaya çıkar. Bir hafta içinde hasta kaybedilir.
    Ne Yapmalı?
* Mantar yendikten sonra, zehirlenme belirtileri görülür görülmez hasta kusturulmalıdır.
* Parmakla küçük dile dokununca kusma temin edilemiyor ise, tuzlu su veya ipeka şurubu verilerek kusma sağlanmalıdır.
* Kusma ile ishal, aslında vücudun kendi kendine aldığı bir savunma şeklidir. Her iki durumda da vücut zehiri dışarı atmak istemektedir. Eğer kusmadan sonra ishal görülmez ise; mushil verilerek hastanın bağırsakları boşaltılmalıdır.
* Hasta en kısa zamanda doktora yetiştirilmeli, mümkün ise, mantar örneği de beraberinde götürülmelidir.
* A. Muscarina cinsi mantar zehirlenmelerinde deri altına veya damar içine "Atropin" verilmesi en tesirli tedavi şeklidir.
* A. Phalloides cinsi çiğ mantar zehirlenmelerinde ise damardan "Dekstroz" verilir. Aynı zamanda karbonhidratça zengin bir diyet uygulanır. Bu tür zehirlenmede Atropin'in bir tesiri yoktur.
    KAN ZEHİRLENMESİ
    Çok hızlı üreyen mikroplar, vücudu zayıf buldukları takdirde, sürüler halinde dokuya hücum ederler. Zayıf buldukları noktada damarları delip kana karışırlar. Bilhassa iltihaplı yaralarda mikropların kana karışma ihtimali daha yüksektir. İşte, ne şekilde olursa olsun, mikropların kana karışması hadisesine "Kan zehirlenmesi" veya tıptaki adı ile "septisemi" diyoruz.
    Hızlı üreyen mikroplar, en fazla bademcik, diş eti, sümük bezleri, safra kesesi, böbrek ve rahim gibi iltihap kapma riski yüksek olan yerlerden kana karışmaktadırlar.
    KANIN ZEHİRLENDİĞİ NASIL ANLAŞILIR.
* Uyuşukluk, halsizlik, yorgunluk şeklinde kendisini hissettirmeye başlar.
* Hastanın ateşi sabahları az yükselmekle beraber; akşamları 40-42 dereceye kadar çıkar. Ateş yükselmesi ile birlikte titreme nöbetleri görülür.
* Tırnaklarda morarma, deride hafif kırmızı lekeler belirir.
* Dil kuru, cilt serindir.
* Terleme ve nabzın giderek hızlanması kan zehirlenmesinin en belli özelliğidir.
* Ayrıca hastanın bünyesine bağlı olarak sarılık, ishal, kusma, böbrek iltihabı, eklem yerlerinde şişlik, kalp sıkışması gibi kana karışan mikrobun cinsine göre değişen belirtiler de ortaya çıkabilmektedir.
    Ne Yapmalı?
* Kan zehirlenmesinin evde, kendi imkanlarınızla, tedavisi mümkün değildir.
* Hiç vakit geçirmeden hastahaneye gidip tedavisinin doktor tarafından yapılmasını sağlayınız.


 

  AKREP ve YILAN SOKMASI
    Zehirli hayvanların içerisinde en tehlikeli olanları akrep ve yılandır. Yine bunların içerisinde de zehiri fazla veya az etkili olanları vardır.
    DİKKAT: Akrep veya yılan sokmasından sonra ilk yardım tetbirleri alındığı halde ısırdıkları yerin çevresinde şişlik görülürse; zehirin şiddetli olduğu anlaşılmalıdır. 
    Ne Yapmalı?
* Sokulan yer, vakit geçirilmeden, aleve tutularak mikrobu öldürülmüş bir bıçak veya jiletle yarılmalı; zehirli kan emilerek tükürülmelidir.
    DİKKAT: Kanı emen kimsenin ağzında yara olmamalıdır.
* İlk yardım çantası varsa, yaranın üzeri dezenfektan bir solüsyonla temizlenmelidir.
* Sokulan yerin biraz üzerinden kravat, mendil, eşarp veya kemer gibi birşeyle sıkmalı, böylece zehirin vücuda yayılmasına engel olunmalıdır.
    DİKKAT: Sargı yarım saatten fazla bekletilmemelidir, uzun zaman bekletilen sargı kan deveranını engelleyerek kangrene yol açabilir.
* Hasta en kısa zamanda bir sağlık kuruluşuna yetiştirilmeli; geriye kalan tedavisi ehil bir doktora bırakılmalıdır.     Doktor gerekli gördüğünde " yılan serumu" verebilir.
    DİKKAT: Isırılan yerin kızgın demirle dağlanması doğru olmadığı gibi, mikrop öldürmekten başka hiçbir faydası yoktur.


 

 TRAFİK KAZALARI
    Trafik kazalarında, araç içinde bulunan bir şahsı veya şahısları aşağıdaki tehlikeler beklemektedir:
* Yaralanma sonucu dış kanamalar
* Çarpma sonucu burkulma, çıkık ve kırıklar.
* Çarpma sonucu beyin veya iç organ kanamaları.
    DİKKAT: Kazaya uğramış bir araç içindeki kişinin veya kişilerin nasıl bir zarara uğradığını kestirmek zordur. En çok bağırıp çağıran kişiye değil; sessizce oturan ve sabit nazarlarla bakan kişiye öncelik veriniz. Zira şiddetli bir beyin sarsıntısı geçiren veya aşırı kan kaybeden kişi, bayılmasa bile soka girmiş demektir. Kazada en çok korkulan durum beyin kanaması veya belkemiği kırıklarıdır. Kaburga kırıkları da aynı şekilde ciddiye alınmalıdır. Kırık kaburgalar iç organlarından birine batarak iç kanamalara sebebiyet verebilir.
* Kazazede bayılmış veya soka girmiş ise  ve emniyet kemerine bağlı halde duruyor ise hiçbir müdahalede bulunmadan polise ve hastahanenin ilgili servisine telefon ederek kaza mahallinin adresini haber veriniz.
* Kazazede emniyet kemerine bağlı değil ve direksiyonun üzerine yığılıp kalmış ise; oturduğu koltuğun arka kısmını kumanda kolu ile hafifçe geriye yatırınız. Kazazedenin başını yavaş yavaş kaldırarak bel ve boyun omurgasını dik tutmaya gayret ederek arkaya yaslayınız. Böylece kazazedenin rahat nefes almasını sağlamış olacaksınız. Boyun ve bel omurgasını dik tutmanızı istememizdeki maksat, boyun veya belkemiğindeki bir kırık ihtimalindendir. Beyin ve soğancığın uzantısı olan sinir ağı, belkemiği içindeki omirilikten geçmektedir. Omurga kırıklarında omiriliğin zedelenme ihtimali oldukça yüksektir. Omuriliğin zedelenmesi halinde sinir lifleri kopacak ve kazazede felçlere maruz kalacaktır.
* Kazaya maruz kalan kişi baygın ise ve kanaması da yok ise bir iç kanama veya kırıktan şüphe etmemiz gerekir. Bu sebeble onu arabadan dışarıya çıkarmaya çalışmayınız. Koltuğuna dik oturacak şekilde emniyet kemeri ile bağlayınız. Başını koltuğa yaslamış olarak yardım gelmesini bekleyiniz.
* Eğer bir dış kanama geçiriyor ise "kanamalar" konusunda anlatıldığı şekilde kanamayı durdurmaya çalışınız. Bu işlemi yaparken yine bel ve boyun omurgasını dik tutmaya dikkat ediniz.

 

 

 

    KAZAZEDE DIŞARIDA BAYGIN YATIYOR İSE
* Kazadan sonra sürücü veya yolculardan biri arabadan çıkmış; ancak şuurunu kaybederek bayılmış olabilir. Bu durum, bir beyin kanamasını veya dış kanamadan dolayı aşırı kan kaybını akla getirmelidir. Eğer bayılmaya rağmen nefes alış-verişi normal ise -bir belkemiği kırığı olabileceğini hesaba katarak- kazazedeyi boylu boyunca uzatınız.
* Bayılmış kişinin kusabileceğini ve dilinin geriye doğru kıvrılarak nefes borusunu tıkayabileceğini düşünerek -boynunda kırık yok ise- başını yana çeviriniz.
* Motosiklet kazasında baygın düşmüş birini gördüğünüz zaman yukarıdaki aynı tetbirleri alınız. Başında kaskı varsa dikkatlice çıkarınız.

    NOT: Kazayı mutlaka telefonla en yakın hastahanenin acil servisine ve polise haber veriniz. Kazazedenin başında beklemeniz gerekiyor ise; yoldan geçen bir arabayı durdurunuz. Sürücüsüne kazayı -yerini belirterek- polise ve hastahaneye telefonla haber vermesini isteyiniz.

 

  ELEKTRİK KAZALARI
    Bu kazaların çoğu, elektrikli iş makinalarında çalışan işçilerin ve elektrikli aletleri kullanan ev hanımlarının bilgisizliğinden kaynaklanmaktadır.
    DİKKAT:
* Makina ve aletlerin fişlerini mutlaka tek elinizle (sağ elle) takınız.
* Makinayı çalıştırmadan önce, kontrol kalemi (faz kalemi) ile kaçak olup olmadığını kontrol ediniz. Kaçak olan aletleri ve makinaları tamir ettirmeden asla kullanmayınız.
* Islak elle elektrikli makinalara ve düğmelerine dokunmayınız.
* Çıplak elektrik tellerine dokunmayınız.
* Bozuk elektrikli aletleri kendiniz tamir etmeye çalışmaymız.
* Elektriğe çarpılmış birine çıplak elle dokunmayınız.
* Mekanik sigortalara gerektiğinden fazla tel sarmayınız.
* Aydınlatma lambalarına bağlı sigortaya üç telden fazla,
* Fişlere bağlı sigortaya beş telden fazla sarmayınız.
* Motorlu ve ısıtmalı cihazlarda mutlaka topraklı (üç telli) fiş kullanınız. Topraklı fişler, kısa devre olduğu zaman sigortayı attırarak sizi çarpılma tehlikesine karşı korumuş olurlar.
    ELEKTRİĞE ÇARPILMIŞ BİRİNE YAPABİLECEĞİNİZ YARDIMLAR
* Elektriğe çarpılmış birini gördüğünüz zaman derhal sigortaları -otomatik ise- basarak veya kolunu aşağı indirerek kapatınız. Mekanik (vidalı) ise yerinden çıkarınız.
* Sigortanın yerini bulamadığınız takdirde kuru bir odun veya plastik parçası ile elektrikli teli kazazededen ayırınız.
* Kazazede baygın ise derhal doktor çağırınız.
* Nefes alıp almadığını kontrol ediniz. Solunumu durmuş ise; doktor gelinceye kadar yapay solunum uygulayınız.
* Kalbinin çalışıp çalışmadığını kontrol ediniz. Eğer solunumla birlikte kalp de durmuş ise; ilgili konuda anlatıldığı gibi, yapay solunumu ve kalp masajını birlikte uygulayınız.
* Elektriğe çarpılmış bir kimsede aynı zamanda yanıklar da meydana gelmiş olabilir. Bu yanıklara -kişi kendinde ise- "yanıklar" bahsinde anlatıldığı şekilde derecesine göre ilk yardımı yapınız.
    DİKKAT: Çocuklar, elektrikli aletlere karşı daima ilgi duyarlar ve onları çalıştırarak eğlenmek isterler. Daha küçük çocuklar, prizlere şiş, çivi, tornavida veya benzeri madeni şeyleri sokarak oynamak isterler. Eğer evinizde bu gibi şeylere meraklı küçük çocuklarınız var ise ve bir türlü onları bu huylarından vazgeçiremiyor iseniz; bir elektrikçiye müracaat ediniz. Açık prizlerinizi, kapaklı prizlerle değiştirmesini söyleyiniz. Bu tip prizlerin, kapakları yaylı olanları daha emniyetlidir.


 

 SUDA BOĞULMA KAZALARI
    Suda boğulma kazaları, zannedildiği gibi daha çok acemi yüzücülerin veya yüzme bilmeyenlerin değil; kendisini iyi yüzücü zanneden, gösterişe hevesli kişilerin başına gelmektedir. İstatistikler, boğulma vakalarının ancak yüzde beşinin gerçek kaza niteliği taşıdığını göstermektedir.
    DİKKAT:
* Tanımadığınız bir suya tek başınıza yüzmeye gitmeyiniz.
* Dibini bilmediğiniz bir suya tepe üstü dalış yapmayınız.
* İyi bir yüzücü olduğunuzu ispatlamaya çalışmayınız. Tehlikeli numaralar yapmaktan ve uzaklara açılmaktan kaçınınız.
* Deniz yatağı ve deniz simidi gibi içi hava doldurulmuş plastik yüzücülere güvenip kendinizi denizin kucağına bırakmayınız. Siz farkında olmadan, rüzgar ve akıntı, üzerinde güneş banyosu yaptığınız plastik yatağı veya botu uzaklara sürükleyebilir.
* Tek başınıza yüzerken sürat motorlarına dikkat ediniz. Motor sürücüleri, tek kişiyi zor farkederler.
* Tekne kullanıyor iseniz; mutlaka yanınıza cankurtaran yeleği alınız.
* Şaka niyetiyle de olsa, hiç kimseyi habersiz suya itmeyiniz.
* Suya birden bire dalmayınız. Su ile vücudunuz arasındaki ısı farkı çoğu zaman fenalaşmanıza ve paniğe kapılarak boğulmanıza sebeb olur.
* Yüzerken, küçük çapta da olsa, fenalık hissettiğiniz an sudan çıkınız.
* Boğulmak üzere olan ve çırpınan birini gördüğünüz zaman, bu konuda tecrübeniz yoksa, kurtarmak için suya dalmayınız. Zira boğulmak üzere olan kazazede, can havliyle size tutunmaya çalışacak ve sizin de kendisi ile birlikte boğulmanıza sebep olabilecektir.
    Neler Yapabilirsiniz?
- Boğulmak üzere olan birini gördüğünüz zaman elinizin altında ve çevrenizde onu kurtarmada işe yarıyacak ne varsa kullanınız. Bir dal uzatabilir, bir tahta parçası veya can simidi atabilir, bir halat kullanabilirsiniz.
- Elinizden hiçbir şey gelmezse bağırarak başkalarından imdat isteyiniz.
    KAZAZEDE SUDAN ÇIKARILDIKTAN SONRA
    Sudan kendi başına çıkan veya kurtarılan bir kazazede değişik durumlar altında olabilir:
- Bayılmamıştır ve solunum yapmaktadır: Kazazede kendisinde imiş gibi görünmekle beraber şok geçiriyor olabilir. Telaşa kapılmayınız ve hastanın moralini düzeltici telkinde bulununuz. Üzerine battaniye, ceket, kazak gibi şeyler örterek vücudunu sıcak tutunuz. Öksürük nöbeti geçiriyor ise ve yüzü de morarmış ise mutlaka doktor çağırınız. Çünkü bu belirtiler, yuttuğu suyun yanlışlıkla akciğerlerine gittiğini göstermektedir.
- Bayılmıştır Fakat solunumu normaldir: Onu boylu boyunca uzattıktan sonra vücuduyla birlikte başını yana çeviriniz. Böylece yuttuğu suyu çıkarmasını sağlamış ve akciğerlere kaçmasını önlemiş olursunuz.
- Bayılmıştır ve nefes alması da durmuştur: Kazazedeyi boylu boyunca yere uzatınız. Ensesinin altına bir ceketi veya kazağı katlayıp koyunuz ve başını geriye yaslayınız. Böylece nefes almasını kolaylaştırıcı pozisyona getirmiş olursunuz. Ondan sonra yapay solunuma geçiniz. Eğer kalbi de durmuş ise; doktor gelinceye kadar yapay solunumla kalp masajını birlikte tatbik ediniz.
    Boğulan bir kimsenin kendine gelmesi saatler sürebilir. Çünkü soğuk bir vücut, oksijeni beyine çok geç ulaştıracaktır. Bu sebeble, kazazedeye yapay solunum uygularken vücudunu da sıcak tutmaya çalışınız.
    İKAZ: Günün kahramanı olmak için, doktora haber vermeye lüzum görmeksizin kazazedeye yardıma koşmayınız. İlk yapacağınız iş (hele solunum ve kalp durmuş ise) doktor çağırmaktır. Yapay solunuma ve kalp masajına ancak doktoru beklerken teşebbüs etmelisiniz.


 

 GÖZE YABANCI BİR CİSİM KAÇARSA
    Göze kaçan yabancı cisimler genellikle üst göz kapağının iç yüzüne yerleşir.
    Cismi çıkarmak için:
* Kazazedeyi aşağı doğru baktırınız.
* Üst göz kapağının dış kenarını iki parmağmızın arasına sıkıştırarak tutunuz.
* Bir kurşun kaleminin yanı ile üst kapağı hafifçe bastırınız.
* Göz kapağının iç yüzünü dışa çeviriniz.
* Kapağın iç yüzüne yapışmış olan cismi temiz bir tülbentin veya mendilin ucu ile çıkarınız.
    DİKKAT: Bu işlemler sırasında göze asla dokunmayınız.
    Yabancı cisim bazan gözün saydam olan ön yüzeyine (kornea) yapışıp kalır. Bu durumda cismi rahatça görmeniz mümkündür:
* Kazazedeye gözünü birkaç defa kırpıştırmasını söyleyiniz
* Kırpıştırma ile meydana gelen gözyaşı, kendisi ile birlikte cismi sürükleyerek dışarı çıkacaktır.
    DİKKAT: Eğer cisim gözün saydam tabakasına iyice oturmuş; çıkmak niyetinde değil ise, göze asla dokunmayınız. Kibrit, kürdan veya benzeri başka birşey ile çıkarmaya uğraşmayınız. Bu durumda:
* Kazazedeye gözünü kapattırınız.
* Göz kapağının üzerine nemli bir pamuk parçası koyarak sarınız.
* Kazazedeyi derhal bir doktora götürünüz.
    NOT: Parçayı çıkarmak için gözü ovuşturmayınız. Zira, yabancı cisim bir maden talaşı ve başka kesici bir şey olabilir. Ovuşturmakla onun saydam tabakayı yırtmasına sebep olabilirsiniz.


 

  BAYILMA
    Beyne giden kanın geçici olarak azalması sonucu, kısa bir süre, meydana gelen şuur kaybıdır. Sebepleri şöyle sıralanabilir.
* Çok sıcak banyolar.
* Uzun zaman, kımıldamadan, ayakta durmak.
* Uzun müddet yatakta kaldıktan sonra, birden bire ayağa kalkmak.
* Fazla miktarda alkol ve tütün kullanmak.
* Başa ani bir darbe almak.
* Göbek hizasının biraz üzerinde (plexus solaris) ani bir darbe almak.
* Beklenmedik bir acı haber karşısında sinirlerin aşırı yüklenmesi.
    Belirtileri:
* Yüzde solgunluk
* Dengeyi zor sağlama
* Soğuk terleme
* Görme ve duymada azalma
    Ne Yapmalı?
    Bir kimsede yukarıda saydığımız belirtileri gördüğünüz zaman, onu derhal oturtunuz. Başı dizleri hizasına gelecek şekilde aşağı sarkıtınız.
    Bayılma olduğu takdirde, şunları yapınız:
* Şahsı boylu boyunca yere uzatınız.
* Kravatını ve yakasını gevşetiniz.
* Ayılması için on dakika bekleyiniz.
* On dakika geçtiği halde baygınlık devam ederse, mutlaka hastayı bir doktora yetiştiriniz. Baygınlığın uzun sürmesi, bunun sıradan bir bayılma olmadığını gösterir.
    DİKKAT: Bayılmış bir kimseyi, ayıltmak için tokatlamayınız veya sarsmayınız. Yüzünü, ellerini, alnını ovmayınız ve saçlarını çekmeyiniz. Baygın kişi kendine geldiği zaman serinletici bir şey içirmeyiniz. Hemen kalkıp yürümesine izin vermeyiniz. Kendisini iyice toparlayıncaya kadar yatar vaziyette tutunuz. Yukarıda saydığımız davranışlar yanlış olmakla beraber, maalesef ayılmaya yardımcı olacağı zannı ile yapılagelen şeylerdir.



 

         ŞİFALI  BİTKİLER

      ISIRGAN   OTU

         Kökünden başlamak üzere, kökü, yaprakları, tohumları bile şifalı olan bir bitkidir.    Eski çağlarda da büyük bir saygınlığa sahipti.  Yakıcı özelliği sayesinde korunmamış olsaydı, bitkinin kökünün çoktan kurumuş olacağı düşünülür, eğer kendini koruyamamış olsaydı, haşarat ve hayvanlar onu çoktan yok etmişlerdi. Büyük ısırgan otu , çok yıllık ve otsu bir bitkidir, boyu bazen 1 m'yi geçer, yapraklar koyu yesil renkli, saplı, dişli kenarlı ve yakıcı tüylüdür.  Küçük ısırgan otu , bir yıllık ve otsu bir bitkidir, boyu 60 cm kadar olabilir. yapraklar açık yeşil renkli, saplı, dişli kenarlı ve yakıcı tüylüdür. Duvar kenarları ve harabeliklerde bol olarak görünür,her iki türün de yaprakları 2-4 cm uzunlukta, oval veya kalp biçimindedir.  Taze iken deri ile temas edince deride kızartı ve yanma yapar.     Dızlağan ve dikenli ısırgan isimleriyle de bilinir. türkiye' de her iki tür de yetişir.

Egzama ve egzamaya eşlik eden baş ağrıları ısırgan otu çayı ile iyileştirilebilirler. Isırgan otu, böbrek ve mesane taşı oluşumuna karşı da kullanılabilir. Böbrek hastalıkları ve zorlu baş ağrıları genellikle bir arada görülürler, egzamalar genellikle dahili bir nedene dayandıklarından, onları içerden, kan temizleyici bitkilerle iyleştirmek gerekebilir, ısırgan otu, en başta gelen kan temizleyici ve aynı zamanda kan yaptırıcı bir bitkidir. böylece, pankreas üzerinde de çok olumlu etkileri olduğu için, ısırgan otu çayı ile kandaki şeker düzeyi düşürülebilir. İdrar yolları hastalıkları ve iltihapları, da bitki çayı ile iyileştirilebilirler, aynı zamanda da dışkılama kolaylıkları sağladığından, bir ilkbahar kürü için özellikle önerilir. İkbaharda ve sonbaharda filizlendiğinde, onunla 4 haftalık bir çay kürü yapmak önemlidir, sabahları aç karnına, kahvaltıdan yarım saat önce bir bardak ve gün boyunca 1-2 bardak çayı yudumlanarak içilebilir. Bu tür çay kürlerinden sonra kişi kendini anlatılamayacak kadar iyi hissedebilir, ayrıca bu çayın lezzeti hiç de kötü değildir, ama duyarlı kişiler, ona biraz papatya veya nane ekleyerek, lezzetini ve kokusunu değiştirebilirler.

Isırgan otu, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarında, dalak hastalıklarında, solunum sistemi balgamlanmasında, mide kramplarında ve ülserlerinde, bağırsak ülserlerinde ve akciğer hastalıklarında öncelikle önerilir.   Potasyum tuzları, organik asitler, formik asit, histamin, asetilkolin ve vitamin c gibi değerli etken maddeleri, alabilmek için, çay hazırlanırken, yapraklar yalnızca haşlanır .   Isırgan otu, koruyucu olarak da günde bir bardak içilebilir.   Mikroplu hastalıklarda ve mikrop salgılanan hallerde de bitki çok iyi bir yardımcıdır.    Belirli bir yaştan sonra bedendeki demir miktarı azalmaya başlar. bu nedenle, yorgunluk ve bitkinlik halleri görülür, kişi yaşlandığını düşünmeye başlar ve verimliliği giderek azalır, işte bu durumlarda, demir içerikli taze ısırgan otu ile çok olumlu sonuçlar alınabilir.  Bir ısırgan otu küründen sonra, kişi kendini çok kısa bir süre içerisinde eskiye oranla çok daha rahat hisseder, enerji ve çalışma gücü geri gelir, dış görünüm olarak da belirgin bir düzelme başlar.   Safrakesesi rahatsızlığı ve kansızlık durumlarında da bitki çayı fayda sağlayacaktır.     Ödemlerde, ısırgan otu bedendeki fazla sıvıyı emerek büyük yararlar sağlar.     Kan yaptırıcı özelliği sayesinde, kansızlık solgunluklarında, alyuvarlar eksikliğinde, anemi de yardımcı olur. herhangi bir alerji rahatsızlığı çekenler  uzun bir süre ısırgan otu çayı içebilirler.    Bitki, soğuk algınlığına yatkınlığı önler, romatizma ve gut hastalıklarında yardımcı olur.
        Taze ısırgan otu yaprak ve kökünün kaynama suyuyla baş yıkanabilir ve saçlar canlanarak, sık bir biçimde büyümeye başlarlar.  Her tür saça özellikle iyi gelen ısırgan otu tentürünü herkes kullanabilir.      Damar tıkanıklıklarında da , ısırgan otu çok büyük yardımlar sağlar, bu hastalığı çeken bazı kişiler, eğer zaman geçirmeden, ısırgan otu kökü ayak banyoları yapacak olurlarsa, olası bir bacak empütasyonundan kurtulabilirler.      Her tür kramp, nerden gelirse gelsin, kan dolaşımı bozukluğunun habercisi olabilir, böyle durumlarda, bitkinin kaynama suyula masaj veya banyo yapmak fayda sağlayacaktır.   Bu durum, koroner damarlarının daralması gibi özel durumlarda da geçerlidir, belden yukarısı banyo küvetine doğru eğilir ve kaynatılmış bitkinin ılık suyuyla kalp bölgesine hafifçe masaj yapılır.  Siyatik, lumbago ve kollarda, bacaklarda oluşan sinir iltihaplanmalarında, ağrılı bölgelere, yapraklı taze ısırganotu dalı hafifçe sürülür. örneğin siyatikte, ayak ekleminden başlamak üzere, dıştan kalçaya kadar ve oradan da bacağın iç tarafından topuğa kadar yavaşca sürülür, bu iki kere daha yenilenir ve son olarak, kalçadan başlayarak aşağı doğru inilir, gerektiğinde daha başka bölgelere de aynı biçimde uygulanır.  Isırganotunun sebep olduğu kaşıntıyı önlemek için, işlem sonunda o bölgeler pudralanır.

      Kullanılan bitki ne kadar taze olursa, şifalı gücü de o kadar fazladır. kış için bir miktar stok yapmayı da unutmayın ve kurutacağınız bu ısırganları mayıs ve haziran ayının güneşli günlerinde toplamaya dikkat edin. kendi sağlığınız için bir şeyler yapabildiğinize sevinin! ama ama en önemlisi sadece ihtiyacınız kadar bitki toplayın. eğer sadece yaprak ve saplara ihtiyacınız varsa kesinlikle bitkiyi köküyle beraber sökmeyin.   Bir bölgedeki tüm bitkileri tamamen koparmayın, gelecek yıllarda da bitkinin neslini sürdürmesine izin verin!

            Kullanım biçimleri:

      Çay hazırlamak:

  Yaprak çayı:  bir tatlı kaşığı ince kıyılmış ısırganotu, orta boy bir su bardagı dolusu kaynar suyla haşlanır , 5-10 dakika demlendikten sonra süzülür, günde 2-4 bardak yeni demlenmiş çay aç karnına veya öğün aralarında tatlandırılmadan içilir.    Kokusunu veya tadını rahatsız edici bulanlar çaylarına biraz nane ilave edebilirler.

   Kök çayı:    bir tatlı kaşığı ince kıyılmış kök, bir su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, hafif ısıda kaynama derecesine getirilir, 4-5 dakika kaynadıktan sonra, ateşten indirilip 5-10 dakika demlendirilir ve süzülür.    Günde 3 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan içilir.

   Tohum çayı:   havanda hafifçe ezilmiş bir tatlı kaşığı tohum, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak su ile haşlanır, üstü kapalı olarak 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür, günde 2-3 bardak taze demlenmiş çay, yemeklerden yarım saat önce soğutulmadan içilir.

   Isırganotu tentürü:    ilkbaharda veya sonbaharda sökülen kökler bol suda iyice yıkanır, elden geldigince ince kıyılır ve bir şişenin boğazına kadar doldurulur. Köklerin üstüne çıkacak kadar 35-40 derece etil alkol eklenir, hergün çalkalanarak güneste 14 gün boyunca bekletilir ve süre sonunda bir tülbentten geçirilerek süzülür.   Koyu renkli şişelerde, serin bir yerde yıllarca saklanabilir.

   El ve ayak banyoları:   iki avuç dolusu yıkanmış kök, sap ve yaprak, 5 litre soğuk suya konularak, 10-12 saat bekletilir ve sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır.   Banyo sırasında bitkiler suyun içinde kalabilir. bu banyo suyu, yeniden ısıtılarak, 2-3 kere daha kullanılabilir.

   Saç yıkamak:   4-5 avuç taze veya kurutulmus yaprak, 5 litre suya koyulur, ağır ateşte kaynama derecesine kadar ısıtılır, 5 dakika demlendikten sonra süzülür. kök kullanıldığında ise, 2 avuç dolusu ince kıyılmıs kök, 10-12 saat soğuk suda bekletilir, sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır ve demlenmesi için 10 dakika beklendikten sonra süzülür. bu durumda, saç yıkamak için sodalı sabun gerekir.



 

POLEN,IHLAMUR, KETEN, KEKİK

Polen tabii antibiyotik

Ege Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Arıcılık Şube Müdürü Dr. Ali İhsan Öztürk, polenin bir canlının büyümesi ve gelişmesi için gerekli olan bütün besin elementlerini denge içinde bulunduran dünyadaki ender maddelerden biri olduğunu, propolisin ise doğanın antibiyotiği konumunda bulunduğunu söyledi. Dr. Öztürk, polenin, kanser ve bütün prostat problemlerinde iyileştirici etki gösterdiğini ifade etti.

Öztürk, "Polen bir protein deposu olduğu gibi aynı zamanda bir enerji kaynağıdır. 100 gram polen ortalama 270 kalori verir. Polen atletik performans, daha iyi sindirim, gençleşme, deride canlanma, iştah, hemoglobin miktarını artırma gibi olumlu etkilerin yanı sıra soğuk algınlığı, kısırlık, kansızlık, yüksek kan basıncı, sinirsel ve hormonal hastalıklar ile ülser üzerine tedavi edici etki göstermektedir" dedi. Propolisin tıpta ilaç hammaddesi olarak kullanıldığını, koruyucu ve tedavi edici özellikleriyle bilindiğini belirten çeken Öztürk, "Propolis, doğanın antibiyotiğidir. Özellikle sindirim ve üriner sistem rahatsızlıklarının tedavisinde birebirdir. Propolisin kanser, mide ülseri, cüzzam, bağışıklık sistemi, bronşit, ağız içi aft, yüksek kan basıncı, karaciğerin korunması, kılcal damarların güçlendirilmesi üzerine iyileştirici ve olumlu etki gösterdiği bilinmektedir" şeklinde konuştu.


IHLAMUR

Özellikle soğuk kış günlerinde sıcak içecek olarak tüketilen ıhlamurun insan sağlığına birçok faydası bulunuyor.

Yurdumuzda Marmara ve Doğu Karadeniz Bölgeleri‘nde bol miktarda yetişen ıhlamurun çiçek, yaprak, kabuk ve ağacından faydalanılıyor. Hoş kokulu bir bitki olan ıhlamur aynı zamanda iyi bir ev ilacı. Kurutulmuş ıhlamur yaprakları, çiçekleriyle birlikte kaynatılarak yapılan hoş kokulu içecek sinirleri yatıştırır, bağırsak kurdunu düşürür, bağırsak sancısını giderir, öksürüğü keser, damar tıkanıklığını açar, gribi iyileştirir, hazımsızlığa karşı kullanılır, mide üşütmesini ve uykusuzluğu giderir. Ihlamur ayrıca idrar söktürücü, terletici, yatıştırıcı, göğüs yumuşatıcı özelliğe de sahiptir. Ihlamur çiçeği balla karıştırılıp içilirse mide ülserine iyi gelir. Kan dolaşımını düzenler...

Ihlamurun içinde uçucu yağ, tanen, şeker, C ve P vitamini, reçine ve enzimler de bulunuyor. Mide şikayeti olanlar ıhlamuru tek başına kaynatıp içerse hazmı kolaylaştırır. Bunun yanısıra ıhlamurun içine biraz kekik, nane ve rezene katıp kaynatıp içerseniz hem mide yanmalarına, hem de kusma türü rahatsızlıklara iyi gelir.

Bunların yanında ıhlamur kan dolaşımını düzenler. Kabızlıkta da ıhlamurdan yararlanabilirsiniz. Kramplar için de ıhlamurun iyi bir ilaç olduğunu unutmamalısınız. Sabah aç karnına içilmeye devam edilen ıhlamur zayıflamak isteyenlere bu hususta yardımcı olur. Ihlamurun migren için de birebir olduğu bilinir. Ancak ıhlamuru uzun süre ve fazla miktarda kullandığınızda kalbinize zarar verebileceğini de unutmamalısınız!

Strese karşı ıhlamur çayı
İçine çok az karanfil atarsanız hem güzel bir tat elde etmiş olursunuz, hem de sizi sakinleştiren etkisini arttırırsınız.

Grip ve nezle ye ıhlamur
Bu tür hastalıklarda ıhlamur sadece terlemeyi sağlayarak değil, aynı zamanda vücudun direncini de artırarak tedaviye yardımcı olur.

Güzellik için ıhlamur
Göz çapaklanmalarında ıhlamuru kaynatın ve süzün. Pamuk yardımı ile gözlerinize kompres yapın. Hem çapaklanmaları önleyecektir, hem de gözünüzü dinlendirecektir. Gözlerinize kompres yaparken gözünüzü kapatmayı unutmayın.

Ihlamuru kaynatıp elde ettiğiniz su ile ara sıra saçlarınızı yıkayarak saçlarınızın beslenip kuvvetlenmesini sağlayabilirsiniz. Bu işlemden sonra saçınızı durulamayı ihmal etmeyin.

Hemen ıhlamuru suda kaynatıp sıvı sümüksü bir hal alıncaya kadar bekletin. Sonra bu sıvıyı cilt lekelerine sürün faydasını göreceksiniz. Yine aynı şekilde elde edeceğiniz ıhlamurla kırışıklıklara masaj yaparsanız iyi sonuç alacaksınız.


Keten tohumu kalbe yararlı mı?

Balık sevmeyenler veya maddi imkanları olmadığı için yeteri kadar balık yiyemeyenler balıkta mevcut olan faydalı Omega-3 yağ asitlerini keten tohumundan alabilirler. İçinde yüksek oranda lif, Omega-3, Omega-6 yağ asitleri, protein, B12 vitamini vardır. Bünyesindeki çeşitli mineral ve amino asitlerle kabızlık başta olmak üzere hem mide barsak sistemi hem de kalp damar hastalıkları için son derece faydalıdır. Araştırmalar bir ay boyunca düzenli keten tohumu yiyen kişilerde barsak hareketlerinde yüzde 30 artış ve kolesterol seviyesinde ise yüzde 8 azalma olduğunu göstermiştir.

Keten tohumunda yok yok; Kolesterol düşürücü, felç, kanser, unutkanlık önleyici, bağırsak çalıştırıcı ve temizleyici etkisi bunlardan birkaçı. Keten tohumunu yağ, tohum, ya da öğütülmüş toz şeklinde kullanmak mümkün. Doğal Tıp Derneği Başkanı Dr. Ender Saraç, "Amaca göre kullanım şekli değişir. Bazen kabuklu, bazen de kabuksuz tüketmek gerekebilir. Yeterince posalı, lifli gıda tüketmeyen insanlara bunu öğütmeden vermek daha yararlı. Çekirdek haliyle, posalı, lifli şekilde tüketmek daha iyi. Normal hazım yapabilen bir insan, çekirdek haliyle tüketebilir. Bazı kişilerde belki gaz yapabilir, ama bu kişilere de keten tohumunun üzerine bir fincan rezene çayı içmeleri önerilir ve sorun ortadan kalkar. Keten tohumunun bilinen ciddi bir yan etkisi yoktur. Toz halinde salatada kullanılabilir.

Keten tohumunun faydalı özelliklere sahip olduğu ve bu nedenle de fonksiyonel gıda özellikleri gösterdiği doğrudur. Ancak keten tohumu içerisinde linatin (bir antivitamin, pridoksin) gibi bazı doğal toksik maddeleri de taşımaktadır. Bu nedenle sürekli ve yüksek miktarlada tüketilmesi doğru değildir. Küçük miktarlarda ve aralıklarla tüketilmesi daha uygundur.



Kekik

Türkiye'de yoğun olarak yetişen kekik çeşitlerinin, antioksidan, antikanserojen, antidiyabetik ve antikolestremik özelliği olduğu bildirildi.

Erciyes Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Osman Sağdıç, yaptığı açıklamada, kekik üretimi açısından dünyada önemli bir konumda bulunan Türkiye'de, Origanum, Thymus, Thymbra, Saturaje, Sideritis ve Salvia cinsi kekiklerin yoğun olarak yetiştiğini, bu kekik çeşitlerinin sağlığa çok faydalı olduğunu söyledi.

Dünyada kekik çeşitleriyle ilgili birçok araştırma yapıldığını, bu araştırmalar sonucunda bu bitkilerin mikrop öldürücü özellikte olduğu ve yoğun şekilde fenolik madde içerdiğinin saptandığını belirten Sağdıç, kekiğin sağlığa faydalarını şöyle özetledi:

"Kekik, içerdiği maddelerle hücrelerden salgılanan serbest radikalleri bağlayarak sağlık açısından birçok fayda oluşturmaktadır. Kekik, içeriğindeki maddelerle vücutta hücre koruma sistemlerini geliştirmesiyle antioksidan, kanser oluşumunu engellemesiyle antikanserojen, diyabet hastalığını engellemesiyle antidiyabetik ve vücuttaki kolestrol oranını ayarlamasıyla antikolestremik özellikler taşımaktadır. Bu özellikleri ile kekik, yaşlılığı geciktirmekte, tümör oluşumunu engellemekte, şeker hastalığına iyi gelmekte ve gıdaların bozulmasını doğal yollarla engellemektedir."

 

 

Zeytin, yaprağıyla da şifa kaynağı

 

Yapılan araştırmalarda 1000, hatta 3000 yaşında zeytin ağaçlarına rastlanmıştır.

Zeytin yaprağı, doğal bitkisel, antibiyotik ve antioksidan olması nedeniyle hastalıklardan korunma ve hastalıkların tedavisinde önemli rol oynuyor. İçerisinde bulunan oleuropein ve eleonik asit aktif bileşenlerinin anti mikrobiyal ajan olarak görev yaptığı bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış. Ayrıca ateş düşürücü ve damar sertliğini giderici özelliklere de sahiptir. Zeytin yaprağı ekstresi antibiyotiklerle tedavi edilemeyen bazı nezle ve gripler için son derece faydalı bir bitkisel kaynaktır. Zeytin yağı gibi yaprak ekstresi de iyi bir kalp dostudur. Tansiyonu ve kan kolesterolünün yüksek düzeylerini düşürmektedir. Epstein Barr hastalığı (herpes türü bir virüs), kronik yorgunluk sendromu ve herpes gibi tedavisi zor viral enfeksiyonların tedavisinde yardımcı olur. AIDS'li kişilerde rahatlatma yapar. Kronik rahatsızlıklar çeken, immün sistemi zayıflamış, sağlıklarını kazanmak için ekstra desteğe ihtiyacı olan insanlar için faydalıdır.

Zeytin yaprağı ekstraktı (özü), zeytin ağacı (Olea europaea L.) yapraklarından fiziksel ve kimyasal ekstraksiyon metotlarıyla elde edilen, zeytin yaprağının aktif bileşenlerini elde etmek amacıyla hazırlanan yeşil renkte yaprak özüdür. Bu öz; tüm bileşikleri saf olarak içermekle beraber A vitamini, selenyum, C vitamini, askorbil-palmitat bulundurmaktadır. Ekstrakt sağlık açısından son derece faydalı ve toksik olmayan özelliğe sahip bir üründür. Ekstraktın kullanımı, zeytin yaprağı çayına kıyasla kolay ve kullanım alanı oldukça geniştir



Zeytin Yaprağı;

Oleuropein asit adında, sayısız virüse, bakteri ve mantara karşı etkin mikrop kırıcı bir madde içerir. Virüsleri yok etmeye iki şekilde yardım eder. Birincisi virüsün çoğalma yeteneğine müdahale ederek virüsün yayılmasını önler. İkincisi ise immün sistemini daha fazla hastalıkla savaşan hücre üretmesi için destekler.

Zeytin yaprağı Ekstraktı ve Faydaları

Zeytin yapraklarının Ekstraktı çok sayıda faydası bulunmaktadır. Bunlardan en belirgin olanları yüksek tansiyonu dengeleme, kan şekeri seviyesini dengeleme, HDL kolesterol seviyesini düşürme, bronşit, soğuk algınlığı, bağışıklık sistemini güçlendirme, yüksek antimikrobiyal etki, dizanteri, hepatit a, b, c, zatürree, cilt rahatsızlıkları, zona, romatizmal hastalıklar ve cilt üzerinde hücre yenileyici, canlandırıcı ve selülit giderici olmasıdır.

ZEYTİN YAPRAĞINDA VE EKSTRAKTINDA BULUNAN FENOLİK BİLEŞİKLER

Doğal antioksidan özelliğe sahip olmalarından dolayı, bitkilerdeki fenolik bileşiklerin varlığı çok önemli bir unsurdur. Fenolik bileşikler bitkiler tarafından mikroorganizmalara ve güçlü ultraviolet (UV) ışınlarına karşı korunma mekanizması için sentezlenen bileşenlerdir. Antioksidanlar; yağ içerikli besinlere lipid oksidasyonu sonucu oluşan toksik bileşikleri ve tat bozulması oluşumunu engellemek için katılırlar. Benzer ya da daha fazla antioksidan aktifliklerine sahip oldukları için, bitki ekstraktları yapay antioksidanlara karşı doğal alternatif oluşturmaktadırlar (Le Floch, 1998).

Zeytin yaprağında bulunan başlıca fenolik bileşikler

Oleuropein
Hidroksitirosol
Verbaskozit
Apigenin-7-glukozit
Luteolin-7-glukozit
Tirosol
Vanilik asit
Diosmetin-7-glukozit
Kafeik asit
Luteolin
Rutin
Diosmetin
Vanilin
Kateşin'dir.


ZEYTİN YAPRAĞI EKSTRAKTININ ETKİ ALANLARI

Antikanserojonik Etki

Zeytin ağacından veya yaprağından elde edilen toksik özellikte olmayan oleuropein maddesi, kanseri önleyen bir etkiye sahiptir. Oleuropein; kanserli hücrelerin etrafını geri dönüşümsüz olarak sararak çoğalmalarını, yayılmalarını ve başka bölgelere sıçramalarını engellemektedir. Belirli bir dozda ilaç şeklinde alımıyla da, ileri derecedeki kanserli hücrelerin kas liflerini parçalayarak çoğalmalarını önlemektedir. Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda ekstraktın kullanılmasıyla kötü huylu tümörlerin 9-12 gün içerisinde gerilediği gözlenmiştir. Radyasyona maruz kalarak gen değişikliği sonucu oluşan kanserli hücrelerin önlenmesinde de oleuropein etkili bir maddedir. X ışınlarına maruz kalınmasının öncesinde ve sonrasında oleuropeinin, kromozom yapısını koruyarak kanser oluşumunu engellediği tespit edilmiştir (Benavente-Garcia, 2002)

Kardiyovasküler Etki

Zeytin yaprağı ekstraktının; kan basıncını düşürücü, kalp ritmini düzenleyici özelliği ile koroner kan akışı üzerine olan olumlu etkisi ve kardiyovasküler sistemde de bir çok hastalığı önlediği ortaya çıkmıştır. Oleuropein, antioksidan özelliği sayesinde LDL kolesterolünün okside olmasını önlemekte ve damar sertliği oluşumunu azaltmaktadır. Toplam kolesterol ve trigliserid miktarını düşürmektedir. Damarlarda trombositlerin birleşip kümeleşmesini engeller, anjiyotensin dönüştürücü enzimleri de inaktive ederek kalbin çalışmasında ve kalp yetmezliğinde yararlı etki göstermektedir. Atardamarların kasılmasıyla gerçekleşen düzensiz kalp atışı olayını da önlemektedir. Ayrıca enfarktüs riskini de azaltıcı özelliğe sahiptir (Andreadou, 2007)

Kan Basıncını Düşürücü Etki

Yüksek tansiyon hastalarında, zeytin yaprağı ekstraktının kullanılmaya başlanmasından 3 ay sonra önemli derecede yüksek kan basıncının düştüğü gözlenmiştir. Sistolik ve diyastolik kan basınçlarını düşürerek yüksek tansiyonu düşürücü özelliği olduğu gibi kalbin ritm bozukluğunu da düzenlemektedir. Yüksek tansiyonu önleyici etkisiyle birlikte LDL kolesterol seviyesini de azalttığı gözlenmiştir (Perrinjaquet-Moccettil, 2008).

Antidiyabetik Etki

Oleuropein, şeker hastalarında kan şekerini ayarlayıcı ve antioksidan etki göstermektedir. Şeker hastalarında, oksidatif strese ve serbest radikallere maruz kalma sonucunda retinopati, nefropati ve nöropati gibi komplikasyonlar gelişmektedir. Oleuropeinin serum insülinini artırırken, oksidatif strese bağlı bu diyabetik komplikasyonları antioksidan özelliği sayesinde azalttığı gözlenmiştir (Eidi, 2008).

Antimikrobiyal Etki

Yüzyıllarca yaşayabilen zeytin yaprağının mikroorganizmalara ve hastalıklara karşı direnci artırmadaki en güçlü etkisi antimikrobiyal aktivitesinden kaynaklanmaktadır. Oleuropeinin birçok bakteriyi (Staphylococcus aureus), küfü (Aspergillus niger), mayayı (Saccharomyces uvarum) ve mantarı inhibe ettiği tespit edilmiştir. Oleuropeinin hidrolizi ile oluşan elenolik asit bileşiği ise; birçok virüs türünü güçlü bir şekilde inhibe edici özelliğe sahiptir (Sudjana, 2008).

Antioksidan Etki

Zeytin yaprağından elde edilen fenolik bileşikler, E vitamininden daha güçlü antioksidan kapasiteye sahiptir. Bu bileşikler antioksidan özelliği sayesinde LDL kolesterolünün bakır sülfatla oksidasyonunu önemli derecede önlemektedir. Bu sayede oksidasyona bağlı olarak gelişen enfarktüs ve damar sertliğinden, periferik damar hastalıklarından, koroner kalp hastalıklarından da korunma sağlanmaktadır. Ayrıca şeker hastalarında oksidatif strese bağlı olarak gerçekleşen birçok komplikasyonlarda antioksidan kapasitesiyle engellenmektedir (Ferreira, 2006).

Kronik Yorgunluğu Önleyici Etki

Zeytin yaprağı ekstraktı; mantarlara ve virüslere karşı olan etkisi sayesinde kronik yorgunluk sendromunu ve kronik kas ağrılarını giderici özelliğe sahiptir. İnsanlarda yorgunluğa, enerji düşüklüğüne sebep olan mikroorganizmaların, ekstraktın sahip olduğu antimikrobiyal kapasitesi ile etkisiz hale geldiği tespit edilmiştir. (Advanced Health and Life Extension)

Kemik Sağlığı Üzerine Olan Etki

Oleuropein, menopozal osteoporoz türündeki kemik erimesini durdurucu aktiviteye sahiptir. Antioksidan ve iltihaplanmayı önleyici özelliğe sahip fenolik bileşikleri sayesinde de, kemiklerde mineral madde yoğunluğunun azalmasını engellemektedir (Puel, 2006)

Bağışıklığı Güçlendirici Etki

Oleuropein; bağışıklık sistemini düzenleyici yeni bir bileşen olarak kullanılmaktadır. Kanda ve organlarda bakteri gelişimini azaltarak, toplam antioksidan kapasitesini koruyarak bağışıklık sisteminin güçlenmesinde etkin rol oynamaktadır. Oleuropein, iltihap sentezini önlemekte veya fagositoz yoluyla enfeksiyonların giderilmesine yardımcı olmaktadır. (Giamarellos, 2006)

Ateş Düşürücü Etki

Zeytin yaprağının kaynatılmasıyla elde edilen öz; 19. yüzyılın ortalarında şiddetli ve ölümcül hastalıklarda ateş düşürücü olarak kullanılmıştır. Zeytin yaprağı ekstraktının da ateş düşürücü özelliğinden dolayı sıtma semptomlarından korunmak ve tedavi olmak amacıyla kullanıldığı bilinmektedir. İspanya savaşı sırasında (1808-1813) subaylar ara sıra çıkan ateşlerinin tedavisi için zeytin yaprağını kullanmışlardır. (Olive Leaf Extra Strong Tincture Dosage)

Zeytin Yaprağı Ekstraktının Sağlık Üzerindeki Diğer Etkileri (Kendall, 2009)

- HIV Proteaz enziminin gelişimini engeller.
- Sedef hastalığında iyileşme sağlar.
- İdrar yolları enfeksiyonlarını hafifletir.
- Menenjiti iyileştirmede faydalıdır.
- Zararlı bakteriler yüzünden oluşan ishalleri hafifletir.
- Peptik ülserleri azaltır.
- Kronik sinüzitler için oldukça iyi bir iyileştiricidir.

 

 

 

 

 

 

 

Ulusal Zehir Merkezi (UZEM)

Adres: Cemal Gürsel Cad. 18 Sıhhiye ANK.RCefik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı
         Cemal Gürsel Cad. No: 18 Sıhhiye, 06100 Ankara

Telefonlar:TÜRKİYENİN HER YERİNDEN:114kiye'nin Her Yerinden Erişilebilir)
114 Arama ücreti:
Türk Telekom, Telsim, Türkcell

Faks       : 0 312 458 24 610 312 458 24 61 

E-posta   :uzem@saglik.gov.tr

 

ZEYTİN YAPRAĞI ÇAYI KULLANIM ÖNERİSİ

Bir çay kaşığı kuru yaprak, bir bardak sıcak suya konur ve 2-3 dakika demlenmeye bırakılır.. Süzülür ve böylece zeytin yaprağı çayı hazırlanmış olur. Günde 2-3 bardak önerilen dozdur.




  Duyurular
  TUZLA 2019 GÜZ DEVE GÜREŞLERİ (Lütfen tıklayın)

  2019 Tuzla Köy Hayrı (Lütfen tıklayın)

  Resim Galerisi
 



































































Site içi Arama
 

E-posta Bülteni
 


Tasarım & Programlama: Met Web Tasarım